1958 yılında Amerikalı uzay bilimcisi Dr. James Alfred Van Allen, keşfettiği radyasyon kuşaklarına kendi adını vermiştir.
Yer’in manyetik alanının dışa doğru oluşturduğu basınç etkisinin, Güneş rüzgarının basınç etkisi ile dengelendiği sınıra “manyetopause” denmektedir. Güneş rüzgarına ait parçacıkların büyük bir çoğunluğunun hareket doğrultusu manyetopause sınırına kadar olan dış bölgede Yer manyetosferince saptırılır ve Yer’e ulaşması engellenir.
Yer’e yakın olan iç kuşak, yüzeyden 2000-5000 km arasında yüksekliğe sahiptir ve çoğunlukla yakalanmışprotonları içerir. Dış kuşak ise 13000-19000 km yüksekliğe sahiptir ve çoğunlukla yakalanmış elektronlardan oluşmuştur.
Bu elektronlar uzay aracının koruyucu dış yüzeyinden kolayca geçerek kablolar, baskı devre kartları, radyasyon kalkanları vb. yalıtkan maddelerde yük birikmesine neden olurlar. Eğer bu sığa uzun süreli olarak devam edecek olursa aracın iç (derin) bölgelerinde elektrik deşarjları meydana gelir. Bu elektronların yüksek sığaları 11 yıllık güneş döngüsüne bağlı olarak değişim gösterirler ve daha çok döngünün sonlarında ve Solar Minimum dönemlerinde daha yüksektirler. Bazen de güneşin kendi ekseni etrafında dönme süresi olan 27 günlük değişimler de sergilerler. 1969 yılına ait herhangi bir teknoloji ile bunun önlenmesi mümkün değildir. (1969 yılında Amerika’da en çok sinema teknolojisi gelişmişti)
Van Allen Kuşağında kozmik radyasyon, yüksek yerlere çıkıldıkça artmaktadır. Bir canlı için uzun süreli bu radyasyona maruz kalınması ölümcüldür. Bu iyonlaştırıcı radyasyon DNA’ya ve diğer biyomoleküllere zarar vermektedir. Bu kuşakta kalış süresi hesaplandığında canlıların 13 rad/saat ışımaya maruz kalacağı görülmektedir.
Günümüzde gelişen son teknolojiyle insansız hava araçlarıyla uzaya gidebilen cihazlar bulunmaktadır.