Türkiye’ye devamlı çevreye ve insana zararlı pahalı enerji yatırımlarından olan nükleer enerji santralleri yapılması planlanırken temiz ve ucuz enerji türü olan yenilenebilir enerjide Türkiye AB ülkelerine göre çok geride kaldı. Güneş enerjisi potansiyelinde Avrupa 2.’si olan Türkiye, bu potansiyele rağmen güneş enerjisinden en az faydalanan ülke durumunda.

Artan elektrik ihtiyacını yenilenebilir enerjiye önceliklendirecek bir Türkiye, kömür odaklı mevcut politikalarla aynı maliyete bu projeleri başarabilir.

WWF-Türkiye için, dünyaca ünlü araştırma firması BNEF tarafından yapılan analizde, rüzgâr, güneş vb. yenilenebilir kaynaklara dayalı kurulu gücün artırılmasına öncelik veren alternatif bir yaklaşımın fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılmasıyla birlikte Türkiye’nin doğasının korunması gibi faydalar sağlıyor.

Araştırmaya göre, 2030’a kadar Türkiye’nin artan ihtiyacını karşılayacak elektriğin üretimi için, yenilenebilir enerji odaklı seçeneğin maliyeti hemen hemen eşit olacak, 400 milyar dolar. Önümüzdeki 15 yıl içerisinde güneş ve rüzgârın seviyelendirilmiş enerji maliyetlerinde görülmesi beklenen düşüş bunu mümkün kılacak.

Yenilenebilir Enerji Senaryosuna göre, 2030 yılında elektrik talebinin yüzde 47’sinin yenilenebilir enerji teknolojileriyle karşılanması mümkün. Hidroelektriğin yüzde 25 olan payı yüzde 21’e inecek, rüzgâr ve güneş enerjisinin günümüzde yüzde 3 olan toplam payı ise yüzde 25’e çıkacak.

Türkiye de doğalgazın elektrik üretimindeki payının azalacağı öngörülüyor.

BNEF analizi, yenilenebilir enerji ile doğalgaz ithalatındaki artışın durdurulacağını, yenilenebilir enerji teknolojilerinde yerli üretimin payının artması ile de dış ticaret dengesine olumlu katkı sağlanabileceğini gösteriyor.

Türkiye’nin birincil enerjide dışa bağımlılık oranı yüzde 75 oranında. Türkiye yüzde 98,6 oranında doğalgaz, yüzde 93 oranında petrol, yüzde 92 oranında taş kömürü ithal ederek enerjide yabancı ülkelere bağımlı durumda.

WWF-Türkiye