Sanrılar düşünme bozukluğunun bir ürünüdür. Psikotik bozuklukların tanısında temel önemdedir. Sanrının tanımı çok açıkken, nasıl oluştuğu konusu tartışmalıdır.
Sanrı, sanmak kelimesinden türetilmiştir. Sanmak: Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek demektir.
Sanrıları anlamak için anlamlarının neler olabileceğini, hangi koşullarda ve durumlarda ortaya çıktığını, hastanın içinde bulunduğu ruhsal durum ve düşünme işleviyle ilişkisini ve sanrının hastanın hangi gereksinmelerini karşıladığı gibi bilgileri bilmek gereklidir. Hastanın sanrılarını ve sanrı içeriklerini bilmek, onun uygun tedavisini ve hastalığının sonucunu etkiler. Bu bilgilerin hastayı tanımak, doğru tanı koymak, uygun tedavi seçenekleri uygulamak, bozukluğun oluşturduğu yeti yitimini azaltmak yönlerinden önemli olduğu düşünülmektedir.
Günümüzde sanrı tanımı bir sorundur. Çok sayıda araştırmacı, DSM-IV-R tanı ölçütlerine dayalı birçok unsuru ve klinikte yanlış tanımlanan sanrı görüngüsünü eleştirmekte; yanlışlık, değişmezlik ve alt kültürle ilişki ölçütleri sıkça sorgulanmaktadır.
DSM-IV-R’ye göre sanrılı kişilerin akıl yürütmelerinde yanlışlık olduğunu ileri süren yanlış çıkarsama tanımı ile ilgili olarak çok az çalışma vardır. Birçok araştırmacı, bu tanımın aksine sanrılı kişilerde akıl yürütmenin kusurlu olmadığını, sanrı oluşumunda temel olarak dürtüsel etkenlerin, algısal veya bilişsel anormalliklerin merkezi bir rol aldığını öne sürmektedir.
Psikozlu hastaların düşünme biçimlerini, sanrıların anlamlarını ve hastalar için önemini bilmek; onları daha doğru tanımaya ve anlamaya yardımcı olacaktır. Böyle bir sonuç dolaylı olarak hastaların yaşam kalitelerinin artmasına, hastaneye yatma gereksinmelerinin ve dolayısıyla ekonomik giderlerin azalmasına, toplumsal ve tedavi uyumunun artmasına yardımcı olabilir.