Futbol herkesin ortak bir paydası olmuş durumda. Herkesi bir anda eşit kılabilmesi sayesinde, modern dünyanın en önemli oyunu haline gelmiştir.
Çeşitli sosyolojik nedenlerle ortaya çıkan kulüplerin taraftarları arasında oluşturduğu bölünme de oyunun felsefesinin birleştiriciliğine ters düşse de, zamanla bu oyunun doğal bir unsuru olarak yerleşmiştir. Gün geçtikçe bu bölünmeler, çeşitli istenmeyen faciaların da yaşanmasına neden olmuştur. 1985’te yaşanan Heysel Faciası, bu tip olayların tarihteki çarpıcı örneklerindendir. 2 Nisan 2000 tarihinde Taksim’de 2 İngiliz taraftarın öldürülmesi de nefret cinayeti kavramının futbolda gelinebileceği en talihsiz noktalarından birisi olarak kayıtlara geçmiştir.
Peki bu nefreti yayan güç neydi? Medya bu noktada oldukça etkileyici bir rol oynuyor.
Özellikle video paylaşım sitelerine yüklenen materyaller ve videolar hakkında yapılan yorumlar, kişi veya grupların birbirlerine karşı olan nefretinin ne derece büyük olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Bu nefretin sebebi Hollanda-Almanya rekabetinde olduğu gibi sportif nedenlerden kaynaklanabilir. Sorunun kaynağı ne olursa olsun, medyanın üstlenmiş olduğu rol, bu sorunları oluşturan grupların hareketlerinde oldukça etkin bir durumdadır.
Kullanılan dil içinde savaş ve kavga metaforlarının sıklıkla görüldüğü ve karşı tarafı her zaman yok sayan bir mantık üzerine oturtulduğundan, toplum üzerindeki etkileri de genellikle istenmeyen olaylar şeklinde görülmektedir.
Bu sıkıntılı durum, çevrimiçi ortamda ve yeni medyada da hızlanarak devam etmektedir. Ne zamanki karşı tarafta olan iki grubu ilgilendiren bir olaya rastlasak, üzerinden yürüyen tartışmada belli stereotiplerin ve hakaretlerin yorumları kapladığını görürüz. Söz konusu futbol tartışmaları olunca, bu küfürleşme ve hakaretler, yüklenen materyalle ilgili olsun ya da olmasın, daha da üst seviyeye çıkar.
Yeni medyaya baktığımızda nefret söylemi ve fanatizm şu an yükselişte gözüküyor. Var olan materyalin her gün hızlı bir şekilde arttığını düşünürsek, tüm videolara ve tüm takipçi yorumlarına müdahale etmek neredeyse imkansız.
Yeni medya üzerine bir bilincin oturtulması için üniversitelerin girişimde bulunması gerekir. Üniversite bünyelerinde oluşturulacak gruplarla ya da iletişim ve hukuk fakültelerinde yer alacak seçmeli derslerde yeni medya üzerinde bu tür nefret söylemi içerikli materyal taraması yapılabilir. Taramalar sonucunda bu tip yüklemelerde ve yorumlarda bulunan kullanıcılar, materyalin bulunduğu sitenin yönetim ekibine iletilebilir. Hatta bir ileri seviyeye geçilirse, bu tip video sitelerinin yöneticileriyle birlikte bu mekanizma işletilebilir. Burada üniversiteler, öğrenciler ve ilgili sitelerin yönetimlerinin vizyonu ve konuyu çözme isteği, nefret söylemi vakalarının önüne geçmekte etkin bir rol oynayabilir.
Medyada ortak bir dil oluşturma pratiği gerekli. Araştırmada yer alan ve futbolu bir savaş alanı olarak metaforlaştıran geleneksel ve yeni medya yöneticilerinin oluşturacağı bir konsensüs ve alacağı bazı kararlar, futboldaki şiddet ortamının azalmasını sağlayabilir. Günümüzde tüm gazetelerde kullanılan şoven dil ne kadar azaltılırsa, toplumdaki bireylerin de gerginliği o derece azalmış olacaktır. Bu dilin oluşturduğu toplumsal bilinçdışı, dilin devre dışı kalmasıyla birlikte, daha farklı bir şekilde çalışmaya başlayabilir.