Türkiye’de 1926-1927’de Köy Muallim Mektepleri, 1936-1937’de Köy Eğitmen Kursları, sonra 1938-1939’da Köy Öğretmen Okulları ve 1940’tan itibaren de Köy Enstitüleri hayata geçirildi. Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesi daha sonra Amerika’nın emriyle sonlandırıldı.
Köy Enstitüleri kapanmasaydı Türkiye’de töre cinayetleri, çevre sorunları olmayacak, okumayan kız kalmayacaktı.
O zamanlar Köy Enstitülerine önce öğrenci alınıp çadır kurulur ardından öğrencilerle birlikte okul inşaatı yapılırdı. Öğrenciler tarım, hayvancılık, dokuma, dikiş, marangozluk, duvarcılık gibi işleri yapmalarının yanı sıra güzel sanatlar, spor ve kitap okuma gibi alanlarda çok yönlü yetiştirilirdi. Köy Enstitülerinde okutulan derslerin yüzde 50’si kültür, yüzde 25’i tarım, yüzde 25’i de teknik derslerden oluşmuş ve öğretim süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir.
Köy Enstitüleri sadece öğretmen yetiştiren kurumlar olmakla sınırlı kalmamış, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da ilke edinmiş kurumlar olarak işlev görmüştür. Bu anlamda Köy Enstitülerin eğitim sistemi ve toplumsal kalkınma açısından yerine getirdiği tarihsel işlevin önemi tartışılmazdır. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli elemanları yetiştirmek için kurulan temel eğitim kurumları olmuştur. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, işte, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında eğitmen ya da öğretmen olarak geri gönderilmişler, ülke kalkınması için yeni nesillerin yetiştirilmesinde önemli görevler almışlardır.
1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Ensititüleri açılmıştı. Türkiye’de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı.
Köy Enstitüsü projesi başarılı olmuş 1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750 bin yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise bin 200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 kilometre yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.
Köy Enstitülerinin listesi
1939 Eskişehir (Çifteler)
1939 Kastamonu (Gölköy)
1939 Kırklareli (Kepirtepe)
1939 İzmir (Kızılçullu)
1940 Malatya (Akçadağ)
1940 Samsun (Akpınar-Ladik)
1940 Antalya (Aksu)
1940 Sakarya (Arifiye)
1940 Trabzon (Beşikdüzü)
1940 Kars (Cılavuz)
1940 Adana (Düziçi)
1940 Isparta (Gönen)
1940 Kayseri (Pazarören)
1940 Balıkesir (Savaştepe)
1941 Ankara (Hasanoğlan)
1941 Konya (İvriz)
1941 Sivas (Pamukpınar)
1942 Erzurum (Pulur)
1944 Diyarbakır (Dicle)
1944 Aydın (Ortaklar)
1948 Van (Erciş)
Okullar tarıma elverişli arazisi olan köylerin yakınlarında kuruldu. Amaçlarından biri de köylülere alternatif tarım tekniklerini öğretmekti. Arıcılık bilinmeyen köylerde arıcılık, bağcılık bilinmeyen köyde bağcılık öğretiliyordu. Enstitüye atanan öğretmen gittiği köyde okul binasını köylülerin yardımıyla yapabilecek kadar inşaat bilgisi de öğreniyordu. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda ziraatçilik, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu. Enstitülerin hepsinin kendisine ait tarım arazileri, atölyeleri vardı. Bu sayede öğretmenler kendi okullarını gittiği köyde köylülerin işbirliği ile inşa ediyor ve devletin okul yapmasına gerek kalmıyordu.