Dinen kutsal olmayan mikrofon ve hoparlörler son yıllarda ülkemizde camilerde tamamen yaygınlaştı. Son olarak ses sistemlerinin Çamlıca camisinde kullanılacağı açıklandı. Osmanlı döneminde hiç bir camide hoparlör ve mikrofondan oluşan ses sistemi bulunmazdı. Müezzinler minarelere çıkarak ezan okurdu.
Türkiye’de ezanı mikrofon ve hoparlörlerle ses sistemleriyle okumak son 50-60 yılda ortaya çıktı.
Cami minareleri SÜS halini aldı. Minarelerin gerçek işlevi buradan Ezan okunmasıdır.
Namazda imamdan başkasının sesine uyulamayacağı ve sadece erkeğin öz sesine ezan dendiği, bütün muteber fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Bunun için, hoparlör ve mikrofonla namaz kıldırmak ve ezan okumak kesinlikle caiz değildir. Mekke’de ve dünyanın başka yerlerinde okunmuş olması, doğru olduğunu göstermez.
Dinimiz ezanın mutlaka duyulması lazım demiyor. Hatta imamın sesini bütün cemaatin duyması gerekir demiyor. Sultanahmet gibi camiler hoparlör çıkmadan önce de vardı. Peygamber efendimiz yüz bin sahabiye hutbe okudu. Herkes duymadı, duyması da lazım değil. Yani duyulması hutbenin şartlarından değildir.
Sesi yükseltmek sünnete uygundur diyerek hoparlörle ibadeti caiz görenler var. Hoparlör dedikleri gibi sesi mi yükseltiyor, yoksa farklı ses çıkışı yaptıktan sonra, başka sesi mi yükseltiyor?
Televizyon, bilgisayar, teyp ve radyodaki sesler de, ses sahibinin benzer sesidir, aynısı değildir. İmamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın çıkardığı bir ses haline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imamın sesi yani insan sesi değil, elektrik ve mıknatısın çıkardığı elektronik sestir. Bu ses, imamın sesine, ne kadar benzerse benzesin, benzeridir, aynısı değildir.
Televizyondaki görüntüye imam diye uymakla, hoparlörden çıkan sese imamın sesi diye uymak aynıdır. Görüntü bizzat imam olmadığı gibi, ses de bizzat imamın sesi değildir. Onun için görüntüye ve cihazdan çıkan sese uymakla imama uyulmuş olmaz.
Radyodan gelen seste aynı şekilde bizzat imamın sesi değil, tam benzeridir. Bir insanın fotoğrafı veya Televizyondaki görüntüsü gibidir. Her ne kadar fotoğraf veya Televizyondaki görüntü, o insana ait olsada, bizzat kendisi değildir. Bu bakımdan radyodan, televizyondan okunan secde âyetleri için secde-i tilavet gerekmediğini de din kitapları bildirmektedir. Dinde nakil esastır. Herkes aklına göre bir şey çıkarırsa, ortada din diye bir şey kalmaz. (M.Erbea, Hadika)
Hoparlörden çıkan ezan sesi, müezzinin sesi olmadığı, teknik olarak yukarıda açıklandı. Ezanı, salih erkeğin okuması şarttır. Hoparlörden çıkan ses, fâsık erkeğin sesi bile değildir. Enerji dönüşümünden meydana gelen, metalik sesle, namaz kılınmaz, ezan okunmaz ve başka ibadet de edilmez. Hem dine aykırıdır, hem de bid’at olur. Hadis-i şerifte de, (Her bid’at sapıklıktır ve her sapık da Cehennemdedir) buyuruluyor. (İbni Asakir)
Gramofondan, teyp, radyo, televizyonda okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez(Mezahib-i erbea)
Bugün ülkemizde maalesef kutsal olmayan bir hoparlör kültürü hüküm sürmektedir.
İran’da ezan sesleri birbirine karışmıyor çünkü, hoparlörle ezan okumak yasak. Ezan çıplak sesle minarelere çıkılarak okunuyor. Cezayir’de ve Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bu konuda düzenlemeler yapıyor. 600 küsür yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu hiç bir camide mikrofon ve hoparlör kullanmamıştır. 600 yıl boyunca ezanlar cami minarelerine çıkılarak seslendirilmiştir. Son 50 yıldır Türkiye’de mikrofon ve hoparlör modası başladı.
Ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde mahkemeler tüm camilerde kutsal olmayan hoparlörleri yasaklama kararı aldı. Lefke’de 3 camide sabah ezanı çıplak sesle mikrofon kullanılmadan okunuyor.
İstanbul’da mikrofon ve hoparlör kullanılmadan ezan okunan cami kalmadı.