Küçük Çocuklar Hatalı Bakım Tarzına Maruz Kalmasın
Ana-babalar, akrabalar ve çocuklara bakan kişiler olarak, başkalarıyla paylaşmayı ve etkileşmeyi öğrenen bir çocuğun gülümsemesinin ne kadar büyük bir ödül olduğunu hepimiz biliriz. Araştırmalar 0 ile 3 yaş arası erken çocukluk döneminde çocukların tam potansiyellerine ulaşmaları açısından belirleyici olduğunu gösteriyor. Ne var ki, bilimsel bilgide sağlanan ilerlemelere karşın çok sayıda küçük çocuk oluşumları açısından en önemli yıllarını elverişsiz ortamlarda geçirmektedir.
Orta ve Doğu Avrupa ve Orta Asya’da çok sayıda ülke çocukları kurumlara yerleştirme politika ve uygulamasına hala fazla bel bağlamaktadır. Alarm verici olan, ekonomik büyümenin devlete ait yurtlarda kalan çocuk sayısını azaltmamış olmasıdır. Ana babalarından ayrılmış 1,4 milyon çocuğun yarısı büyük ölçekli kurumlardadır. Tahminlere göre kurumlara yerleştirilen 30 bin kadar çocuk 3 yaşın altındadır ve bu durum söz konusu çocukların sağlıkları, gelişimleri ve gelecekteki yaşam şansları açısından riskli sonuçlar doğurmaktadır. Ailelere yönelik destek bugün bile köklerini eski bir mitte bulan birtakım önlemlere dayanmaktadır.
Politikaları belirleyenler ve savunucular olarak çocukların özenli ve destekleyici ailelerde büyümelerini sağlayacak elverişli ortamları sağlamaktan sorumluyuz. Çocuklar ailelerinden- stres altında olan anne ya da baba; yoksullukla baş edemeyen aile; çocuğun engellilik durumu ya da bir ebeveynin sosyal statüsü gibi -çeşitli nedenlerle ayrı düşebilmektedirler. Güç durumdaki ailelere odaklanarak, erken ayrılmanın nedenlerini kavrayıp bunu önleyerek ve çocukların yararı doğrultusunda sürdürülebilir alternatifler bularak yaklaşımda bir değişiklik sağlayabilir.
Kurumsal bakım altındaki çocuklarda bağlanma sorunları, gelişimde gecikme ve beyin gelişiminde yetersizlik gibi sorunların ortaya çıkması olasılığı daha yüksektir. Bir kurumda geçirilen her üç ay, çocuk gelişiminde bir aylık gecikme anlamına gelir.
Çocukların alternatif bakımıyla ilgili uluslararası ve Avrupa standartları, bütçe tahsislerinde ve hizmet geliştirmede çocuklara öncelik tanınmasının yerinde olduğunu göstermektedir. Geleneksel olarak, kurumsal bakım, tüm çocuklar için tek bir model seçeneğini dayatmıştır. Bu dar bakış, bir bütün olarak topluma uzun dönemli maliyetler getirmiştir.
Hükümetler, en başta çocukların ailelerinden ayrılmalarını önleyecek yasal düzenlemelere ve politikalara başvurmalı, ayrılmayı en son başvurulacak çare olarak görmeli ve üç yaşından küçük çocukların kurumlara yerleştirilmelerine son vermek üzere buna ilişkin katı koşullar getirmelidir. Hükümetler ayrıca, çocukların hastanelerde ve doğumevlerinde terk edilmelerini önlemek için sağlık, eğitim ve sosyal refah önlemlerinden (sosyal transferler, sağlıkçıların ve sosyal çalışmacıların eğitilmeleri dâhil) oluşan kapsamlı bir paketi uygulamaya koymalıdırlar. Engeli olan çocuklara yönelik gündüz bakımı ve ev ziyaretleri gibi kaliteli yerel hizmetlerin geliştirilebilmesi için mevcut kaynaklar yeniden yönlendirilmeli, alternatif aile ihtiyacı içinde olan çocuklar için de aile temelli bakım hizmetlerine kaynak ayrılmalıdır.