Türkiye’de tek bir para kaynağına (yani TL) bağımlıyız. Bunun üretileceğine kim karar veriyor bilmiyoruz. Denklemi nerede kuracaksınız bilmiyorsunuz bir matematik denklemi yok. Bunların düzenlenmesi ve paranın mal paralarla çeşitlendirilmesi gerekiyor. İtibari paranın tanımlanması, üretilmesi ve denkleminin baştan yeniden yapılması gerekiyor.
Türk Lirası (TL), itibari paradır. Biz ona itibar ettiğimiz için o paradır, bir de Altın, Gümüş, Buğday gibi mal paralar vardır.
İtibari paranızı fazla artıramıyorsunuz, dış güçleri öne sürüyorsunuz ancak bu millet dış güçler dediğiniz şeyden korkmuyor, milletin korktuğunu zannediyorsunuz. Bu millete kardeşim ben PARA KREDİ SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRİYORUM demelisiniz. Şu anda kişi başı düşen milli gelir diyelim ki 8 bin dolar, doları 15 TL varsayalım yani kişi başına düşen milli gelirin 120 bin TL, şimdi neden 8 bin dolar sorusunun cevabını kim verecek, bu sorunun cevabı çok basit değil. Çünkü Merkez Bankası kendini kilitliyor, nasıl para ürettiğini izah edemiyor ve tek görevinin enflasyon yani fiyat istikrarını sağlamak olduğunu belirtiyor. Peki para istikrarını kim sağlayacak, onu piyasa sağlasın diyor. Piyasada bankalar attıkları bir imzayla para yaratıyorlar. Böyle bir para yaratma kabiliyetini bu bankalara niçin verelim niye bankalara bırakalım. Neticede para benim param. Alım gücü düşüyorsa, benim paramın alım gücü düşüyor. Kim karar veriyor buna, köşedeki bankanın müdürü, kredi verdiği anda parayı yaratıyor bunun düzenlenmesi lazım.
Diyelim ki bunları dış güçleri gerekçe göstererek düzenleyemediniz o zaman paranın çeşitlendirilmesi gerekiyor. Mesela altını tedavül ettirin. Bunu sürekli söylüyoruz, aklımızla dalga geçer gibi birileri çıkıyor diyor ki altınları toplayacağız bir yere.
Altını tedavül et, dolaştır diyorum, topla demiyorum, toplanıpta ne yapılacak altın, onu garanti göstererek dışarıdan faizle kredi alınacak. Diyelim ki 1 milyar dolara eşdeğer altını topladın, gittin 1 milyar dolar aldın. Ne yapacaksın o 1 milyar dolarla, ya borç ödeyeceksin ya da Merkez Bankası’nda rezerv olarak tutacaksın, TL basacaksın.
Böyle yapılacağına bu 1 milyar dolara eşdeğer altını para haline getirsek piyasada sikkeler gibi dolaşmaya başlayacak. Ata Lira dediğimiz 7,2 gr. eski paralardan çok rahat tedavül eden paranın miktarı 4 gramdı. Altın Liraya Gümüşü de tedavül ettirip, onları garanti gösterip borç alındığında alınan borca FAİZ ÖDEMEK GEREKMİYOR. Altın buranın parası. Altın kimdeyse para onda, altın dolaşsın. Bir anda piyasada 1 milyar dolar olur. Öteki türlü ben örneğin kolumda altın saat var, ben sana niçin çıkarıp vereyim bu saati ama ben sıkıştığım zaman bunun para olarak piyasada dolaştığını bilirsem diyelim ki saatin altın değeri 40 gr ise dört tane altın lira alırım ve onu ödemelerde kullanmaya başlarım muhasebeye sokarım.
Sadece altın, gümüş değil, yüzyıllardır kullanılan hatta binlerce yıldır kullanılan başka şeyler var. Raf ömrü uzun olan mallarda para olarak kullanılabiliyor. Bunlar; Buğday, Arpa, Fıstık, Çay, Fındık, İncir, Kuru İncir, Kayısı, Pirinç. Bunların aralarındaki değişim oranını devlet adil bir şekilde tespit edip, ilan ederse, örneğin Karadenizli çay üreticisi, Egeli incir üreticisinden ürün almak istediğinde takas (Barter) ekonomisi gibi kullanabilir, bu paradır. Varlık içerisinde yokluk çekiyoruz. Parayı çeşitlendirmelisiniz ayrıca devlet ekonomiye düzenleyici ve denetleyici olarak girmek zorundadır. Böyle zamanlarda devlet girer.
Serbest Piyasa ekonomisi bir masal. At bakalım sırtına bir çuval un, Almanya’ya giderken ben onu götürüyorum de sınırdan sokuyorlarmı seni. Serbestlik diye bir şey olmaz. Ülkeler kendi mal ve hizmet üretimlerini kendi planlarına göre korumak zorundalar, fazla üretimlerini de dışarıya satarlar. Siz içeriye bunların planlarının dışında mal sokmaya çalışırsanız kimse sokturtmaz. Serbest Piyasa ekonomisi insanların serbest teşebbüsüne mani olacak şeyleri ortadan kaldırmak demektir yani diyelim ki serbest olarak buğday üreteceğim diyorsunuz, piyasada size engel olacak birileri varsa o engelleri kaldırmaktır, devletin görevi budur.
Türkiye’de çiftçiye, üreticiye alım garantisi verilmiyor. İthal doğalgaz için anlaşma yapıldığı zaman alım garantisi veriliyor, köprü yaptırılırken geçiş garantisi veriliyor, kur korumalı garanti veriliyor ama çiftçiye, üreticiye ALIM GARANTİSİ verilmiyor. Çiftçi satış yapacağı zaman piyasada fiyatlar ne ise ona göre sat deniliyor. Örneğin üretici fındığı üretir Eylül ayında fındık fiyatları yerlerdedir. Üretime garanti verilirse üretmeyi teşvik edersiniz.
AK Parti’nin bu zamana kadar uyguladığı ekonomi politikalarına Ortodoks Ekonomi Politikaları deniyor, buradaki dini tabir değildir. Mevcut Ortodoks anlayışın dışına çıkılmazsa Türkiye’nin maliyetleri farklı bir maliyetlere dönecek yani siyasi maliyete dönecek bu işler.
Bu ekonomiyi bu Ortodoks anlayışın dışına çıkararak güçlendirebiliriz yepyeni şeyler yapabiliriz, yapmazsak iş siyasi bedel ödemeye gider. Borçlar geri ödenemez, Matematiksel olarak faizle alınan borcun geri ödenebilmesi mümkün değildir.
Kaynak:
Prof. Dr. Mete Gündoğan