Irak Türkmenleri Hakkında Bilgi
Batı Türklerinin yerleştiği yerlerden birisi de Kuzey Irak’taki Musul Vilayeti diğer adı ile Türkmeneli’dir. Türkler buraya Emeviler ve Abbasiler döneminde gruplar halinde getirilip yerleştirilmiştir. Büyük Selçuklu ve Osmanlı Devleti zamanında ise daha büyük gruplar halinde ve fatihler olarak bu bölgeye gelmeye yerleşmeye devam etmişlerdir.
Mondros Mütarekesi’nden sonra ise Türkmeneli, İngiliz işgaline uğramıştır. Türkiye bu işgali kabul etmemiştir. İki ülke arasında bir Musul Sorunu çıkmıştır. Lozan Antlaşması’nda ise Musul kapsam dışı tutulmuştur.
Ankara Antlaşması ile Musul, Türkmeneli bölgesi Irak sınırları içinde kalmıştır. Antlaşma da Türkmenler, kurucu asli unsur sayılmadıkları gibi azınlık ta sayılmamıştır. Böylece Türkmenler, ulusal yasa ve uluslararası antlaşmalara göre korunma hakkından yoksun kalmıştır.
Türkmeneli 1950’lere kadar daha çok Araplar tarafından bu tarihten sonra ise hem Arapların hem de Kürtlerin yoğun iskanına ve saldırısına açılmıştır. Irak’ın Amerika tarafından 2003’te işgal edilmesinden sonra saldırılar artmıştır. Türkmenler bir beka sorunu ile karşı karşıyadır.
Irak Devleti’nin kuruluşundan itibaren Türkmenler asli bir unsur sayılmamıştır. Asli unsur için söz konusu olabilecek hususlar Türkmenler için asla geçerli olmamıştır. Türkmenler asli unsur sayılmadıkları gibi azınlık da sayılmamıştır. Uluslar arası bir anlaşma ile sosyal, kültürel vb hakları garanti altına alınmamıştır. Bu durum bütünüyle Türkmenlerin yok sayılması sonucunu doğurmuştur.
Ancak aynı Türkmenler azınlık sayılmadıkları halde asimilasyon politikaları sebebiyle büyük baskılara maruz kalmıştır. Arap nüfusunun çoğunluk olduğu alanlara bir kısmı zorla götürülerek oralarda asimile edilmeye çalışılmıştır.
Geof Simons “Türkmenlerin yabancı devletler tarafından çizilen sınırlar sebebiyle sıkıntı yaşadıkları” tespitinde bulunarak Türkmenlerin içinde bulundukları durumu belirtmiştir.
Aynı zamanda Türkmeneli bölgesini, Kürtler “Kürdistan’ın bir parçası” saydıkları için onların baskısına da maruz kalmışlardır. Irak’ın Amerika tarafından işgal edilmesinden sonra Kürtler elde ettikleri yeni hakları ve fırsatları Türkmeneli bölgesini elde etme yönünde kullanmaya çalışmışlardır. Musul-Kerkük ve Bakuba’da anlaşmazlık bölgeleri diye adlandırılanların büyük çoğunluğu Türkmeneli bölgesi içindedir.
Türkmenlerin uluslar arası antlaşmalar yoluyla sahip oldukları hiçbir garantileri yoktur. Alevi-Bektaşi Türkmenlerin son yüz yıl içinde giderek önemli ölçüde Şiileşmiş olmaları ve Şiileşen Türkmenlerin de Şii Araplarla birlikte hareket etmeye eğilimli olmaları, Türkmenlerin asimile edilmelerini kolaylaştırdığı gibi sosyal dirençlerini de zayıflatmaktadır.
19 Mart 2003’te Amerika’nın Irak’a saldırmasından bir gün önce Ankara’da yapılan “Irak Muhalefet Grupları” toplantısında Türkmenlerde temsil edilmiş olmalarına rağmen ve aynı gün yayınlanan basın bildirisinde, Türkmenler “Irak’ın kurucu halkları” arasında sayılmalarına rağmen, daha sonra hazırlanan Irak Anayasasında Türkmenler, Irak’ın kurucu halkları arasında değil ancak Asuri, Keldani gibi diğer azınlıklar arasında sayılmıştır.
1968’de Türkiye’nin Bağdat Büyükeçisi Pertev Subaşı’nın hazırladığı bir rapora göre, Türkmenlerin ciddi ve etkili bir siyasi varlık ortaya koyamamalarının sebepleri: “Kendine güvensizlik, Dayanışma eksikliği, lidersizlik ve mezhep farklılıkları” diye belirtilmiştir. Türkmenlerin zaafı olarak tespit edilen bu durumları günümüzde de aratarak devam etmektedir.
Bütün bunların yanında Türkmenlerin, Türkiye ile olan bağları devam etmektedir. İleri gelen Türkmenlerin önemli bir kısmı öğrenimlerini Türkiye’de yapmıştır. Uzun zamandan beri Arap alfabesinin yanında, Latin alfabesini de kullanmaya çalışmaları da Türkiye ile olan kültürel bağlarının devam etmesini kolaylaştırmıştır. 1960’lardan beri belirli aralıklarla da olsa yayın hayatına devam eden Kardaşlık Dergisinin, Latin alfabesini Türkmenler arasında yayma çabası önemli ve olumlu gelişmelerdendir.