Dilencilik, insanlık tarihiyle yaşıt bir meslek olup; yer ve zaman farkı gözetmeksizin hemen her toplumda görülen ve doğrudan insanların merhamet ve vicdan duygularını istismar ederek menfaat elde etmeyi temel ilke olarak benimseyen bir davranıştır.
Bilinen algının aksine dilencilerin sadece küçük bir kesimi yoksulluk nedeniyle dilenir. Dilenciliği profesyonelce yaparak bir meslek haline getirenler ve örgütlü suç şebekelerince dilendirilenler ön plana çıkmaktadır.
Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesinde dilenme eylemi kabahat olarak düzenlenmiş ve Türk Ceza Kanunu’nun 229. maddesinde de dilendirme olarak tanımlanabilecek eylem, suç olarak kabul edilmiştir.
Dilencilik suçu ile, dilencilik kabahatini ayıran husus, dilencilik kabahatinde bireysel dilenme söz konusu iken; dilencilik suçunda, bir çocuk veya engellinin dilencilikte araç olarak kullanılmasıdır.
Özellikle dilendirilen çocuklar küçük yaşta insan ticareti, hırsızlık ve madde kullanımı gibi yasadışı faaliyetlerden mağdur olmaktadır. Dilencilikle ilgili birlikte düşünülmesi gereken sorunların başında insan ticareti gelmektedir. İnsan ticareti ve kaçakçılığında transit ülkelerde dilenciliğin organize suç örgütlerinin sıkı kontrolünde olduğu bir gerçektir.
Türkiye de insan ticareti konusunda transit ülke konumundadır Türkiye açısından da bu risk her zaman vardır. Türkiye gelecekte insan kaçakçılığının ve kişileri zorla dilendiren suç örgütlerinin rahat faaliyet gösterdiği bir ülke olmasını engellemek için insan kaçakçılığıyla mücadelede Türkiye’nin uluslararası aktörlerle işbirliği içerisinde hareket etmesi zorunludur.
Çalışıyor süsü verilerek selpak, çiçek satma vs. perdesi altında çocukların dilencilikte araç olarak kullanılması da failin çocuğu hâkimiyeti altında (yanında veya yakın bir yerde bulunmak suretiyle hâkimiyeti altına alarak) tutarak bu türden bir davranışa yönlendirmesi (dolaylı dilencilik) eylemi de TCK m. 229 kapsamında dilencilik suçunu oluşturur. Ancak failin (anne veya babanın ya da büyük kardeşin) hâkimiyeti ya da bilgisi olmaksızın, çocuğun dolaylı şekilde dilencilik yapması, çocuk açısından (15 yaşını tamamlamış olması halinde) dilencilik kabahatine vücut verecektir.
Sonuç itibariyle dilencilik yoksulluk ve masumiyet temelinden profesyonelleşme, insan kaçakçılığı, zorla dilendirme ve masumiyeti kullanma boyutlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede gerçekleştirilmektedir. Bu süreçte kent güvenliğini tehdit etmesi nedeniyle art niyetle gerçekleşen dilenciliğin örgütlü bir suç olarak görülerek mücadele edilmesi gerekmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki dilenciliğin bir diğer unsuru da zorla dilendirilen ve örgütlü suçun mağduru olan dilencilerin kendileridir. Bu sebeple dilencilik, sadece cezai tedbirlerle mücadele edilmesi gereken bir konu olarak görülmemelidir. Dilenciliğin arka planında mağduriyeti olan kişilere yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin yerel düzeyde verilmesi hem kent güvenliğine hem de kentlerin sürdürülebilirliğine katkı verecektir.
Toplumsal bir vakıa ve ciddi bir ahlaki sorun olan dilencilik suçu, yaygın işlenen, hemen hergün herkesin karşılaştığı bir suç olmasına karşın, bu suçla etkin bir biçimde mücadele edilmemektedir. Sık işlenmesine rağmen, suçun uygulaması yok denecek kadar azdır. Anılan sebeplerle, dilencilik kadim bir meslek haline gelmiştir.
Dilencileri şikayet etmek isteyenler ilgili belediyelerin zabıta müdürlüklerine ulaşması gerekmektedir.