Büyü Hangi Toplumlarda Kullanıldı Kuranda Büyü İle İlgili Bazı Ayetler
Eski Mısır büyünün hızla geliştiği ve çeşitli alanlarda kullanıldığı önemli toplumlar arasında yer almaktadır. Arkeologlar, Mısır’da üzerinde çeşitli büyüsel sözcüklerin geçtiği, hem korunma ve tedavi amaçlı hem de bunlardan farklı amaçlar için kullanıldığı bilinen amuletler bulmuşlardır.
Büyülü isimlerin, harflerin, büyüsel, dinsel ve astronomi ile ilgili metinlerin yazıldığı papirüsler Antikçağ’da yaygın bir şekilde kullanılmıştır.
Antikçağ’dan günümüze kadar çeşitli alanlarda farklı tasarı ve niyetleri gerçekleştirmek amacıyla kullanılan büyünün çıkış noktası tam olarak bilinmemektedir fakat arkeolojik kanıtlar Antikçağ büyüsüne dair canlı ayrıntılar sunar. Örnek olarak; 1934 yılında Londra’da ortaya çıkarılan, Roma İmparatorluğu dönemine ait kurşun levha verilebilir.
Roma İmparatorluğu’nun büyük bir kısmı, düşmanlarını yenmek için bir eşyanın, genellikle de kurşun bir levhanın üzerine beddualar yazar, büyünün etkisini artırmak için eşyayı bir çiviyle delip, ölüler diyarına ait güçlerin ortasında yerini bulsun diye ya gömerler ya da bir kuyuya atarlardı.
Abracadabra formülü ilk defa III. yüzyılda ortaya çıkmıştır fakat formülün kullanımının önceki dönemlere kadar gittiği bilinmektedir. Eski Mısır ve Yunan kaynaklarında da bu formülden bahsedilmektedir ve ters piramit formülünün bir örneğidir. Şeytan çıkarma ve çeşitli demonik ritüellerde bu formülün kullanıldığı bilinmektedir.
1584’te Anvers’te yayınlanan Gespar Peucer’in Falcılar adlı kitabında büyücülük şu şekilde tanımlanır: “Büyücülük, şeytanı tanımaya yarayan bir sanattır. Büyücü tarafından çağrılan şeytan ve yardımcıları kendilerini gösterirler veya kendilerini göstermeyip de talep edilen şeyi yerine getirirler.”
Büyü, kötü usullere başvurarak bir insanın iradesini elinden almak demektir. Büyü ile insanı istemediği şeylere zorlamak, ona istemediği hareketleri yaptırmak kabil değildir.
Aşk büyüsü gibi beyaz büyü sınıflandırmasına girdiği iddia edilen ve ilk bakışta oldukça masum gözüken büyüler de kötü amaç taşımaktadır. Çünkü büyü yapan ya da yaptıran kişinin amacı, karşı taraftaki kişinin iradesini etkileyerek, onu kendi iradesiyle seçmediği bir işi yapmaya zorlamaktır.
Büyünün tesiri konusunda Elmalı Tefsiri’nde şu bilgiler verilmektedir:
Sihrin en büyük tesiri ruhlar üzerindedir; sihri yapanlar fikirleri bozar, kalpleri çeler, ahlâkı perişan eder, toplumların altını üstüne getirir.
Allah Resulü, büyüyü yedi büyük günah arasında saymış, büyü yapanın Allah’a şirk koşmuş olacağını bildirmiştir. İslama göre büyü yapmak haramdır. Yine, büyüye inanan ve doğruluğunu tasdik eden kimselerin Cennet’e giremeyeceğini haber vermiştir.
Sihir ya da büyünün şerrinden Yüce Rabbimize sığınılması emredilmiştir.
Sihir yapanlar, Allah’ın izni olmadıkça kimseye bir zarar veremez. Çünkü gerçek tesir, ne sihirde, ne sihirbazda, ne tabiatta, ne ruhta, ne yerde, ne gökte, ne şeytanda, ne melektedir. Hakiki müessir ancak ve ancak Allah’tır. Fayda ve zarar denilen şey de ancak O’nun izni ile meydana gelir. O halde her şeyden önce insan Allah’tan korkmalı ve Allah’a sığınmalıdır ve bunlara karşı koymak için de Allah’ın kitabına sarılmalıdır.
Kur’an-ı Kerim, bize büyücülerin şerrinden Allah’a sığınmamızı öğretmiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: “Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden Allah’a sığınırım de” (Felak Suresi 4). Hz. Musa ve sihirbazlar hakkında nazil olmuş olan bir âyet de şöyledir: “Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, ne yapsa iflah olmaz.” (Taha suresi :69)
Bu konuda Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır: “Şayet sana şeytani bir dürtü gelecek olursa, hemen Allah’a sığın. Yani, “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim” de. Bununla beraber, Müminün suresindeki şu ayetlerle de Allah’a sığınmak yerinde olur:
“Rabbi euzü bike min hemezeti’ş-Şeyatin ve euzü bike Rabbi en yahdurun” Yani; Rabbim, şeytanın kışkırtmasından sana sığınırım ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”
Sihrin asıl zararı, başkalarından çok yapanlaradır. Bu kimseler ömürlerini nasıl çirkin şeylerle geçirdiklerini bilmezler.
Musevilik ve Hıristiyanlıkta büyü yasaklanmış bir uygulamadır.
Yahudilik’te ise büyü, çok revaçtaydı. Her türlü harikalar, şöhret bulmuş itikatların bütünü Yahudilik’te mevcuttu. Büyü Yahudiler arasında yayıldığı gibi hiçbir millet arasında yayılmadı.
MISIR’da El Ezher Üniversitesi’nde eğitim aldığını söyleyen Hüseyin Dede Tempo’ya verdiği röportajda büyücülük Türkiye’de almış başını gidiyor. Devlet büyü yapanları cezalandırmalıdır, diyor. Dede’ye göre Türkiye’de büyüye en meraklı şehir Kastamonu ardından sırayla Rize, Sivas, Tokat, Bayburt, Erzurum, Adana ve Yozgat geliyor.