Dünyanın en çok televizyon izleyen ülkesi 330 dakika ile Türkiye.
Yrd. Doç. Dr. Yavuz Dizdar diziler reklam arası boşluğu doldurmak için vardır derken, teknolojiyle kazanılan zamanın televizyon dizilerinde kaybedildiğini vurguluyor.
Dizdar’a göre, insan teknoloji ile kazandığı zamanı sanat ya da felsefeye aktarmaz çünkü aynı teknolojinin diğer uygulamaları işin içine girer, kazanılan zaman bu diğer teknolojilerin ürünlerinin tanıtım ve tüketiminin de kapılarını açar. Örneğin, bulaşık makinesi yemek sonrası iş yükünü bir yere kadar azaltır ama kazanılan zaman televizyon dizilerine harcanır.
İnsanların çoğu dizileri kendi yaşamları ile özdeşleştirir, yarışma programlarını seyrederken sahanın parçası olduğunu düşünür, ekran başında ama pasif katılımcılardır. Bunun bir diğer örneği telefon, bilgisayar oyunlarıdır, böylelikle yarış pilotu, futbolcu ya da savaşçı olabilirsiniz.
Yapay olay ve duyguları almak sizi heyecanlandırıp kötü karaktere lanet etmenize neden olur, kendi duygularınızın ifadesini ortadan kaldırır. İzleyicinin çoğu diziler arasında bölünür(herkesin kendi dizisi vardır), dolayısıyla dizideki olay da tartışılamayacağından, olası sosyalleşmeye katkıları ortadan kalkar.
Bütün diziler aynı anda reklama gider, istediğiniz kadar kanal değiştirin, aynı reklamı izlersiniz. Dizilerin bir diğer uygulaması ise, daha başta uyararak yükümlülükten kurtuldukları ürün yerleştirme yaklaşımıdır, bunlar aslında dolaylı reklamlardır, bilinçaltına işler. Ürün yerleştirme envai çeşittir; içeceğin turuncu olması doğrudan bir ürüne gönderme yapar, dizide oyuncular pizza yer, gecenin bir saati sizin de canınız çeker, hizmete ilişkin reklam zaten arada verilmiştir. Dolayısıyla bir dizide, özellikle moda içeren bir senaryo söz konusuysa, ayakkabı, kıyafet ya da saç bakım ürünü de pazarlanır. Dizideki güzel kızın şampuan reklamının yüzü olması, mağaza reklamlarında oynaması zaten çok önceden planlanmış bir sonraki aşamadır.
Televizyon kanal çeşitliliğinin artması bir şey satmaya çalışan endüstri için gereklidir. Çünkü sadece birkaç kanal bulunan bir ülkede, gazete okuma alışkanlığı da yoksa reklam verebileceğiniz mecra çok sınırlıdır. Zaten gündelik sarf malzemelerinin satışı daha çok gazete okumayan kesime tabidir, dolayısıyla reklam verilebilecek görsel medya gereklidir.
Türkiye’nin gelişimine baktığınızda, kanal sayısının artması endüstriyel işgal ve market patlamasıyla örtüşür. Televizyon kanalları aslında reklam kuşakları için açılmıştır, diziler vb. reklamların arasındaki boşluğu doldurur. Tam da bu nedenle reklam fiyatı dizinin ya da programın aldığı reytingle belirlenir. Dolayısıyla sabit bir reklam fiyatı yoktur, rakam toplam izleme oranı değerlerine göre ertesi gün ortaya çıkar.
Dünyanın ve günlük yaşamın bu kadar planlı düzenlenmiş olduğu bir ortamda yeni düşüncelerin filizlenmesi, uygarlığın derinleşmesi olası değildir, zaten istenmez.