Azerbaycan’da her yıl 31 Mart günü Azerbaycanlıların Soykırımı anılmaktadır. 200 yıl boyunca başta Ermeniler olmak üzere diğer halkların Azerbaycanlılara karşı yaptığı katliamları ve Azerbaycanlılara karşı yürüttükleri acımasız siyaseti ifade eden bu gün tüm Türkiye’de de anılmaktadır.
Rusya ile İran arasında meydana gelen iki savaşın sonunda 12 Ekim 1813 tarihinde imzalanan Gülistan ve 10 Şubat 1828 yılında imzalanan Türkmençay antlaşmaları Azerbaycan için kötü sonuçlar doğurmuş ve Azerbaycan’ın ikiye bölünmesine neden olmuştur. Azerbaycan’ın kuzeyi Rusya’nın, güneyi ise İran’ın yönetimine geçmiştir.
Rusya İç Savaşı’nda Bolşevik – Ermeni Devrimci Federasyonu ile Müsavat Partisi – Dikaya Tümeni arasında meydana gelen ve Mart Olayları olarak bilinen çatışma sırasında 31 Mart 1918 tarihinde Bakü’de yaşanan sivillerin ölümlerine dayanmaktadır.
Ermeni Devrimci Federasyonu, Bakü’nün denetimini elinde tutan Bolşeviklerin desteğiyle, Müsavat’a yönelik karşı devrimcileri bastırmak için askeri harekâtı başlatmıştır. Çatışma ve olayın sonucunda 10 binden fazla kişi öldürülmüş ve kent içindeki cami, okul ve çeşitli mimari yapılar da büyük hasar görmüştür. Çeşitli şehirlerde 90 bin Azerbaycanlı türlü işkencelere maruz kalarak katledilmiştir. Hayatını kaybedenlerin yüzde 70’i yaşlılar, kadınlar ve çocuklar gibi savunmasız bireylerden oluşuyor. Kafkas İslam Ordusu’nun bölgeye gelerek olaylara müdahale etmesiyle katliam sona ermiştir.
Ermenistan ve Ermeni Diasporasının 1915 olaylarını son yıllarda daha da yoğunlukla kamuoyuna ve bazı ülke Parlamentolarına taşımalarının en önemli nedeni, ağır Rus silahlarıyla işgal ettikleri Azerbaycan toprakları, bir milyona yakın Azerbaycanlı mülteci ve Dağlık Karabağ sorununu, gündem dışı tutmaktır. Özellikle Mart/Nisan 1918’de Azerbaycanlılara karşı yapılan katliamları ve 1992’de yerle bir edilen Hocalı’da çoğu kadın ve çocuktan oluşan 600’ı aşkın insanın katliamını da gündem dışı tutmaya çalışmaktadırlar.
Ermenistan’ın ve hiçbir ülkenin, Azerbaycan’dan topraklarının beşte birinin işgaline ve bir milyona yakın insanının evinden barkından kovulmuş olarak yaşamasını kabul etmesini beklemeye hakkı yoktur.
Çarlık Rusya’sı, yüz yıllarca sürekli savaş halinde olduğu Osmanlı İmparatorluğu ile arasındaki sınır bölgede, kendi kontrolünde ve Hıristiyan dinine mensup bir tampon bölge oluşturma amacıyla, Batı Kafkas’larda Ermeni nüfusunun yoğunluk kazanması için eskiye uzanan bir politika izlemiştir. Bu bölgeye Ermeni’lerin göçü sağlanarak nüfus dengelerinin Ermeniler lehine değişmesine çalışılmıştır. Günümüzün çözüm bekleyen Dağlık Karabağı sorunu da, bu politikalar sonucu ortaya çıkmıştır.