Nefs kavramı Mevlânâ’nın sıkça kullandığı bir kavramdır. Mevlânâ’ya göre nefs, insana daima kötülüğü emreden bir iç düşmandır. Nefsin insanın şeytanla imtihanının vasıtası olduğundan hareketle o, nefs ile mücadele edilmesi gerekliliğine inanır.
Kur’an-ı Kerim’de nefs kavramı bir kaç farklı manadadır bunlar: Zatullah, insan ruhu, kalp ve sadr, insan bedeni, bedenle beraber ruh, insanlara kötülüğü emreden kuvvet, zat ve cins.
Nefs, tabiatında ebediyet arzusu, cimrilik, acelecilik, hırs, nankörlük, cehalet, hak-hukuk tanımamak ve nimeti görünce azmak gibi fücur işlemeye sebep olacak vasıflar taşımaktadır.
Kısacası şehvet (yeme, içme, cinsel arzu); gazap (intikam, öfke, kızgınlık) heva, kibir ve ucub (kendini beğenme), sertlik ve katı kalplilik, alaycılık, hafiflik, açgözlülük, hırs, kin ve haset, gereksiz konuşma, cimrilik, zulüm, ihanet ve aldatıcılık gibi sıfat ve özelliklere sahip olan nefs insanoğlundaki psikolojik yapının bir parçasıdır.
Nefsin kötü arzu ve isteklerinden arındırılması için nefsin isteklerine karşı durmayı bilmesi insanın nefsle olan mücadelede başarılı olmasının en önemli şartıdır. Nefsini bilmekle kişinin Rabbini bilmeye götüren bir sebep oluşu önemli bir prensiptir.
Zorluk ve engellemelerle karşılaşan biri, durumu kabul etmek yerine korkuyor ve endişe duyuyorsa ya da neden diye soruyorsa, bu nefsinin faaliyet halinde olduğunun işaretidir.
Nefs sadece yemekle değil, yalan, kötü düşünce ve his, dedikodu, yargılama ve kinden de arındırmak gerekir.