Türkiye’nin Ekonomi Politikası Tam Bağımsızlık ve Ulusallık Sisteminde Düzelir
Türkiye’de bazı yıllarda ekonomik krizler yaşandı ve doların fiyatı olduğundan çok fazla yükseldi. Bu soruna bir çözüm getirilmediği için bu durum yıllarca artarak sürdü.
Türkiye’de 1980 kararları ve ardından alınan liberalizasyona yönelik diğer düzenlemelerle halkın dolar taşıması serbest bırakıldı sonrasında Türkiye 1994, 1998, 2000, 2001 ve son olarak 2018 yılında ekonomik kriz yaşadı.
Türkiye, doları gerek yatırım aracı gerekse bilgisayar, otomobil, kira gibi günlük alışverişlerde değişim aracı olarak çok sık kullanan ülkelerin başında geliyor. Böyle olunca bir kişinin kendi ülkesi yerine başka bir ülkenin parasına yatırım yapması yani başka bir ülkenin merkez bankasına kredi açması durumu ortaya çıkıyor.
Türkiye’nin bu sorunlardan sıyrılması için Türkiye’ye özgü orijinal iktisat politikasını Birinci Beş Yıllık Sanayi Planını yeniden uygulamaya koyması gerekiyor.
17 Nisan 1934 tarihinde Türkiye’de yürürlüğe konulan, 1934-1939 yılları arasında sanayi gelişiminin hedeflendiği plandır.
Bu planla ham maddeleri Türkiye’de bulunan veya Türkiye’den sağlanabilecek sanayinin kurulması amaçlandı. Büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren sanayi, devlete bırakıldı. Kurulmasına karar verilen sanayinin üretim kapasitesi ile Türkiye’nin ihtiyaç ve tüketimi arasındaki paralellik kurulması hedeflendi. Ekonomik gelişmenin ülkenin çeşitli yörelerine dengeli bir şekilde dağıtılması hedeflendi. Bu politikanın temeli, devlet öncülüğünde planlı sanayileşme idi.
Ekonomik teşebbüsler sadece devlet tarafından yapılmayacak, özel teşebbüslere izin verilecek fakat hiçbir özel teşebbüs devlet kontrolünden ve teftişinden çıkamayacaktı.
TL’nin değerindeki düşmeyi önlemek amacıyla 1930 yılında Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun çıkarıldı.
Beş yıllık plan ile yurt içinde üretilen ürünlerin işlenmesi öngörülmekteydi. Bu gruba giren üretim dalları pamuklu ve yünlü dokuma, gıda, şeker ve basit imalat endüstrileridir.
Fakat Plan bunların ötesinde 6 alt sanayi grubunda toplanan ileri sanayi üretiminin de gerçekleştirilmesini hedeflemekteydi: kimya, kağıt-selüloz, madencilik, tekstil, seramik, demir-çelik. Planın öngördüğü fabrika sayısı 20, gerekli kaynak ise 45 milyon TL idi. Bu planın uygulanmasında İş Bankası da görev almış, şişe ve cam fabrikasının kurulması ve işletmesi görevi bu bankaya verilmiştir.
Bu plan sayesinde Türkiye 1930-32 döneminde yıllık ortalama yüzde 3,5 oranında, 1933-39 döneminde ise yüzde 8,1 oranında büyüme sağlamıştır. Alınan ekonomik önlemler ticaret dengesi açığını (1938 yılı dışında) fazlaya çevirmiştir.
1932-1939 yılları imtiyazlı yabancı şirketlerin tasfiye edildiği, demiryollarının millileştirildiği yıllardır. Türkiye sanayiinin temelini oluşturan demir-çelik, dokuma, kağıt, kimya, şeker, cam gibi sanayi dalları bu dönemde geliştirilmiştir.
Türkiye’nin ayrıca genetiğiyle oynanmamış Osmanlı tohumlarına ihtiyacı var.
Atatürk, İzmir İktisat Kongresi açılış konuşmasında şu düşüncelerini ifade etmiştir:
Bu geniş ve verimli toprakları işleyebilmek, işletebilmek için eksik olan el emeğini ne olursa olsun tekniğine uygun aletlerle tamamlamak, memleketimizi demir yolları ile örmek zorundayız. Ülkemiz tarım ülkesidir. Bundan dolayı, en büyük kuvveti, gücü bu alanda gösterebiliriz ve bu alanda önemli yarışma alanlarına atılabiliriz fakat aynı zamanda sanayimizi de büyütmek ve genişletmek mecburiyetindeyiz.
Eğer sanayi konusunda hoşgörülü olmayı sürdürürsek, sanayi ürünlerinde gene yabancıların haraç ödeyeni oluruz, ürün ve mamullerin değiş tokuşu ve servete dönüştürülmesi için ticarete ihtiyacımız vardır.
Ticaretimizin yabancıların elinde kalması memleketimizin servetinden lüzumu kadar istifade edememeye sebep olur fakat bütün bunlar söylendiği kadar basit ve kolay olmayan şeylerdir. Bunda başarılı olmak için gerçekten memleketin ve milletin ihtiyacına uygun esaslı program üzerinde bütün milletin birlik ve uygunluk içinde çalışması gerekir.
Ekonomide Paniğe Gerek Yok Atatürk’ün Ekonomi ve TL Politikası Nasıldı