Sömürgeci Ülkelerin Toplumsallaşma Süreci

Sömürgeci Ülkelerin Toplumsallaşma Süreci

Avrupalı büyük devletler arasındaki; önce dünyayı keşfetme adına başlayan rekabet, 18. yüzyılda başlayan sanayi devriminin neden olduğu bir süreçtir. Bu durumda Avrupa’da kıt olan hammadde kaynaklarına ulaşmak amacı ile tüm Afrika’nın, Güney Asya’nın ve Güney Amerika’nın yirminci yüzyıla varıldığında yağmalanması ile neticelenen bir sömürge dönemine dönüşmüştür. Bu yarışa ilk başlayan İspanya, Portekiz ve Hollanda krallıkları oldu. Bu yarışa sanayi devriminin baş aktörleri olmaları nedeniyle Büyük Britanya ve Fransa İmparatorlukları bu alanın önemli devletleri olmuşlardır. Dünyanın geniş bölgeleri üzerinde fiili denetimi sahip olup, birbirleriyle rekabet ve çatışma halinde olan bu iki devlet, büyük harflerle yazılmış ve 20.yüzyılda iki büyük dünya savaşına neden olmakla birlikte tüm uluslararası haksızlıklarda karşı çıkılan bir sömürü düzenin de emperyalizm adının konmasına neden olmuşlardır.

19.yüzyılın ortalarında ne işe yaradığı anlaşılan petrolün en büyük rezervlerinin, Ortadoğu’da olduğunun anlaşılması, bu kaynağın paylaşılması için bir mücadele başlatmıştır. Bu amaç ile Büyük Britanya ve Fransa’nın yanında, sanayi gelişimlerini geç tamamlayan İtalya ile Almanya’nın, Ortadoğu’nun sahibi olan Osmanlı İmparatorluğu’nun bu topraklarını ele geçirme adına verdikleri mücadele ile sömürge rekabeti yeni bir boyut kazanmıştır. Bu rekabette, sömürge imparatorluklarının yıkılmalarını hızlandıran bazı gelişmelerin başlangıcını oluşturmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bir çok imparatorluk sarsılmıştır. Daha sonra ise Asya ve Afrika’daki deniz aşırı imparatorlukların dağılması bu süreci izlemiştir.

Artık Avrupalı beyaz adamın karşısında yüzyıllardır aşağılanmanın vermiş olduğu durumlarından kurtulmaya başlayan sömürge toplumlarının insanları, bu imparatorluklara yeni oluşan bu durumu çeşitli vesilelerle anlatmaya başlamışlardır. Bu durum belirli bir süre sonra sömürge imparatorluklarının insanlarının da görüşlerini etkilemeye başlamıştır. Bu görüşlerde, İmparatorlukların sistemsel olarak yıkılışlarının bir başka sebebini oluşturmuştur.

Sömürge toplumlarının birçoğunun bir ulus olarak, oluşma ve olgunlaşma sebebi de yine bu sömürge imparatorluklarıdır. Bu imparatorlukların hakimiyetleri altındaki uluslara iyi veya kötü ne verdikleri tartışma konusu olmakla beraber, asıl dikkate değer gerçek, hakimiyetleri altındaki toplumların ulus olmalarını veya uluslaşma bilincini kazanmalarını sağlamalarıdır. Bu konuda bir paradoks olmakla beraber, sonuçta bu toplumlara ulus olmaları konusunda bir bilincin yine bu imparatorluklar tarafından aşılandığını kabul eden bazı görüşler mevcuttur. Bu noktada, bazı batılı yazarların ulusların oluşumunda sömürge devletlerinin ne kadar önemli olduğunu belirten görüşleri bulunmaktadır. Bu yazarlar, sömürge toplumlarının oluşmalarını ve hatta modern dünyanın oluşumunu sömürge imparatorluklarından kalan mirasa bağlamakta ve sömürgelikten bağımsızlığa geçen bir çok topluluğun bu düzeni kendilerinin sürdürdüklerini söylemektedirler. Ayrıca yeni bağımsızlığını kazanan bu toplumların yaşamakta oldukları bir çok siyasi, ekonomik ve sosyal problemlerin de bu sömürge imparatorluklarının suçu olmadığını belirtmektedirler. Bu görüşün tam karşısında yer alan ve sömürge imparatorluklarının yaptıklarını, günümüzün ulusal ve uluslararası problemlerinin bir çoğunun sebebi olarak gören Edward W. Said ise, Tarih ve kültür açısından bakıldığında, Fransızlarla İngilizlerin Şark’a müdahaleleri ile diğer Avrupa ve Atlantik güçlerinin Şark’a müdahaleleri arasında niteliksel olduğu kadar niceliksel bir fark da var. Dolayısıyla Şarkiyatçılıktan söz etmek, yalnız onlara özgü olmasa da, öncelikle İngilizler ile Fransızlara ait bir kültürel girişimden, bir tasarımdan söz etmektir; bu tasarım, farklı yönleriyle, imgelemin kendisi, tüm Hindistan ile Doğu Akdeniz, Kutsal Kitap ve kutsal topraklar, Kuzey Afrika, baharat ticareti, sömürge orduları ile uzun bir sömürge yönetimi geleneği, korkunç bir araştırma birikimi, sayısız Şark uzmanı, ustası, bir Şark hocalığı, Şarka ilişkin karmaşık bir fikirler dizisi (Şark zorbalığı, şaşaası, acımasızlığı, şehveti), yerel Avrupa kullanımı için ehlileştirilmiş pek çok Doğu mezhebi, felsefesi, bilgeliği… diye uzayıp giden neredeyse bitimsiz bir listedeki başka başka çalışma alanlarını içerir.

19. yüzyıl başından İkinci Dünya Savaşının sonuna değin, Şark ile Şarkiyatçılıkta Fransa ve İngiltere egemendi; İkinci Dünya Savaşından sonra Şark’a Amerika egemen oldu, eskiden Fransa ve İngiltere’nin yaklaştığı gibi yaklaştı Şark’a. İtici gücü son derece üretici olan bu yakınlıktan, Şarkiyatçı dediğimiz büyülü metinler doğdu diyerek, sömürge imparatorlukların sömürgeleri üzerinden elde ettikleri kazançları ve hâla da bu ülkeler üzerinde çeşitli isimlerle kurdukları örgütler vasıtası ile bu sömürge ulusları ve ülkeleri üzerinden ekonomik kazanımlar elde ederek, onlarla uğraşmalarını rahatsız edici bulmakta ve kendince haklı sebeplerle bunu eleştirebilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir