Prof.Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, Doğu Karadeniz’de yoğun bir endemik bitki kaçakçılığı olduğunu, kaçırılmak istenen bitkilerin zaman zaman yakalanmasıyla bu durumun ortaya çıktığını, yaylaya gelen bazı turistlerin bitkinin kök saçağından bir parça alarak bunları mikroçipler içinde saklayıp ülkelerine götürebildiklerini, Ayder yaylasının bir tür minyatürünün İsrail’de kurulduğunu, Rize’de yetişen hemen hemen her bitkinin bir kopyasının İsrail’de olduğunu söyledi.
Bitki kaçakçıları hangi bitkinin, hangi yaylanın hangi noktasında olduğunu çok iyi biliyor. Bir bitkinin özelliklerinin analiz edilmesi için o bitkinin küçük bir kesitinin alınması yeterli oluyor. Bununla milyonlarca DNA üretilip satılabiliyor.
Köylülerin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Türkiye’deki bitkiler yıllardır bilinçsiz bir şekilde ihraç ediliyor.
İsrail, Ölü Deniz’in güneyinde deniz seviyesinin 150 metre altındaki Arava çölünde 30 bin dönüm alana kurduğu yedi çiftlikten yaş meyve ve sebze ihracatının yüzde 66’sını gerçekleştiriyor. Üretimin yüzde 70’i sebze, yüzde 26’sı hurma, yüzde 2’si ise çiçekten oluşuyor.
Yer altı suları, tuzlu ve tarıma elverişli olmamasına rağmen kurduğu tarım teknolojileri sayesinde her türlü yaş meyve ve sebze yetiştiriliyor ve burada 3 bin 500 kişi çalışıyor. Çiftliklerde üretilen ürünlerin yüzde 90’ı Avrupa ve Amerika pazarına ihraç ediliyor.
Yer altındaki kuyulardan çekilen sular tuzlu olduğu için güneş enerji panellerinde üretilen elektrik enerjisi ile su arıtılarak tarım da kullanılıyor. Her bir güneş enerji panelinin, günlük ürettiği elektrik enerjisi ile 3 bin litre tuzlu su arıtılıyor. Sulamanın tamamı ise damlama sulamayla gerçekleştiriliyor.
İsrail’den tohum alımı ve kullanımı konusunda Türk çiftçisine iş düşüyor. Türkiye’deki çiftçiler, ihracatçılar ve tohumcuların İsrail’den ürün almaması gerekiyor.
Türkiye tohum konusunda İsrail’e bağımlı değil.