Türkiye 2003 yılında, ithal ettiği 800 bin ton soyanın yüzde 90’ını ve 1,8 milyon ton mısırın yüzde 80’ini Amerika Birleşik Devletlerinden aldı. Satın alınan mısır ve soyanın tamamına yakını Genetiği değiştirilmiş (GDO)’lu durumda. Genetiği değiştirilmiş ürünler ilk olarak 1990’ların ortalarında Amerika Birleşik Devletleri’nde pazara girmiştir.
Türkiye’de gümrüklerde ve diğer bölgelerde GDO analizi yapabilecek alt yapıya sahip akredite bir laboratuar olmadığından, ithal edilen ürünler kontrolsüz olarak ülkemize sokulmaktadır.
Mısır ve soya gibi genetiği bozulmuş ürünler; şekerleme, asitli içecek, çocuk maması, sebze püresi vb. birçok hazır gıda maddesinin içinde bulunmaktadır.
Mısırın 700, soyanın ise 900 çeşit gıda maddesi içinde kullanılıyor.
GDO sorunu aynı zamanda bir biyogüvenlik, biyoçeşitlilik, sağlıklı insan, hayvan, çevre ayrıca tekelleşme ve demokrasi sorunudur.
Biyogüvenlik sorunudur, çünkü, aktarılan gen kaynağından, genin aktarıldığı organizmaya istenen özelliklerin yanında istenmeyen özelliklerin de taşınması mümkündür.
Oysa transgenik ürünleri tüketen insan ve hayvan bünyesindeki etkiler oldukça karmaşıktır ve zaman içinde birikerek ve değişerek ortaya çıkacaktır. Ayrıca GDO’lar biyolojik olarak yayılabilir özelliktedir. Yani bitkilere tozlaşma döneminde böcek, rüzgar vb. etkenlerle taşınan polenler, GDO kaynaklı ise, yapısına girdiği normal özellikteki bitkinin de genetiğini değiştirmektedir. Bu kontrolsüz bir aktarım olduğu için de sonuçlarının ne olacağı kestirilemez. Bu etkileşimin şeker pancarı ve kanola bitkisinde çok daha kolay olduğu bilinmektedir.
GDO’lu gıda tüketiminin çok sayıda hastalığın önemli etkenlerinden biri olduğu belirtiliyor. Bunların başlıcaları, koroner kalp hastalıkları, kronik kalp hastalığı, alzaymer, diyabet, romatizma, arterioskleroz gibi.
Neşe Yılmaz
T.Ü.Gıda Mühendisliği
Kaynak: www.antimai.org/mkl/nykizilcik1.htm
Kanserojen GDO’lu Ürünleri Tüketmek Haramdır GDO’lu Mısır Şurubu Kısır Yapıyor