Glikoz, erken yaşlanmaya neden oluyor. Glikoz proteinlere çapraz bağlanarak glikasyon denen tepkimeleri başlatıyor. Bunların sonucunda proteinlerin işlevleri değişikliğe uğruyor. İşlevleri bozulmuş proteinlerin hücrelerde birikmesiyle hücreler zarar görüyor.
Araştırmacılar glikasyon ve oksidasyon işlemlerinin birbirleriyle ilişkili olduklarını ve birbirlerinin oluşumunda hızlandırıcı etkileri olduğunu düşünüyor.
Çapraz bağlanma işleminin son ürünleri, dokulara sertlik kazandırıyor ve yaşlanmayla ilişkili olarak bozunmalarına neden olabiliyor. Bağ dokusunu oluşturan vücuttaki yaygın proteinlerinden biri olan kolajene glikozun bağlanmasıyla (ki yaşın ilerlemesiyle bu eğilim artıyor) bu protein esnekliğini kaybediyor. Bu nedenle akciğerler, damarlar, tendonlar ve diğer dokularda sertleşme, damar sertliği, böbreklerin işlevinde azalma gibi sorunlar ortaya çıkıyor.
Vücutta serbest radikallerle mücadele eden antioksidanlara benzer şekilde glikasyonla savaşan makrofaj denilen bağışıklık sistemi hücreleri bulunuyor. Makrofajlar proteinlerin glikasyonu sonucunda ortaya çıkan son ürünleri yıkıyor. Yıkılan bu son ürünler kana karışarak böbreklere gidiyor, böbreklerde emilimleri gerçekleşiyor ve idrar yoluyla atılıyorlar ancak yaşlanmaya bağlı olarak böbreklerin işlevindeki azalma ve bağışıklık sisteminin diğer bileşenlerinin daha az aktif hale gelmesi bu savunma sisteminin dezavantajını oluşturuyor.
Araştırmacılar ayrıca çapraz bağlanmanın özellikle yaşlılıkta yaygın görülen kalp hastalıkları ve diyabetle ilişkili olduğunu düşünüyorlar.
Yaşlanma etkilerini azalttığını iddia eden kozmetik ürünler, vitamin mineral kompleksi haplar, çeşitli gıdalar ve bunlardan elde edilen konsantre tabletler, anti ageing yöntemleri, egzersiz tavsiyeleri reklamlarda, televizyon programlarında, dergilerde, kitaplarda ve hayatın her alanında her geçen gün daha fazla yer almakta ancak bunların hiçbiri yaşlanmaya kesin bir açıklama ve çözüm getirebilmiş değildir.
Pek çok ileri yaş hastalığı, bireylerin fiziksel açıdan güçsüz düşmesine neden olmaktadır. Bu hastalıklara bağlı uygulanan beslenme kısıtlamaları ve kullanılan ilaçların yol açtığı tat alma değişimleri yaşlı bireylerin yemek yeme alışkanlıklarınlarını değiştirmekte, hatta yiyeceklerden zevk almalarını engellemektedir. Bu durum da yaşlılarda beslenme isteksizliği yapmaktadır. Ayrıca bu etkilere yaşlanmayla birlikte susama duygusunda azalma da eklendiğinde yaşlı bireyler malnutrisyon sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.