Çocuğum Dediğimi Yapmıyor Nasıl Disiplin Sağlarım
Okul öncesi çocuklarda arkadaşları ve yetişkinlerle iki ayrı sosyal dünyası vardır.
Genellikle sınırlamalar yetişkinlerden gelir ve yetişkinler çocukların davranışlarına rehber olur. Çocuk bu işbirliğini çoğunlukla arar fakat bazen de bu tür bir birlikteliğe karşı gelir.
Akranlarla etkileşimde ise paylaşma, yardım etme ve sempati gösterme gibi olumlu davranışlar daha az; saldırgan ve bencilce etkileşimler daha fazladır. Fakat akranlarla paylaşma ve diğer olumlu davranışlar 4-12 yaşları arasında hızla gelişir.
Okul öncesindeki yıllar çocukların hızla sosyalleştikleri yıllardır. Çocuklar çevrelerini araştırmak, yeni beceriler geliştirmek ve bağımsızlıklarını ortaya koymak üzere programlanmışlardır. Anne ve baba olarak bu unutmamalı ve çocuğun patronu olmak yerine onunla işbirliği içinde olmaya çalışmalı.
Çocuğun davranışlarını sınırlamak ve ona kurallar koymak kolay olmayacaktır. Fakat her şeye rağmen çocuklar, özellikle kendi güvenliklerini sağlamayı öğrenmede isteklidirler. Disiplin, çocuğa emirler verme ve uymadığında cezalandırma değildir.
Disiplin, sayısız farklı koşulda ve durumda tekrarlarla çocuğa nasıl davranacağını öğretme ve kontrolü sizden ona geçirme işlemidir. Çocuğa ne yapacağını öğretirken emir vermek yerine onaylayabileceğiniz seçenekler sunun ve emirlerinizle onu çileden çıkarmak yerine karar alma becerisini geliştirin.
Çocuğa nasıl davranacağını öğretme işi tam bir sabır işidir.
Onun davranmasını istediği gibi ona davranın. Meşgul olduğunuzu söyleyerek bulmacasına yardım etmezseniz o da size masa hazırlarken yardım etmeyecektir.
İyi davranışı ödüllendirin (kötüyü değil). Markette şeker için ağlayan çocuğu susturmak için şeker almayın fakat şeker için ağlamadığında ödüllendirin.
Genelde olumlu bir dil kullanın. Yap sözcüğü yapma sözcüğünden daha etkilidir. Çocuğa neyi yapmaması gerektiğini değil, neyi yapması gerektiğini belirtin. Örneğin bisikletini koridorun ortasında bırakma yerine bisikletini şu duvarın kenarına bırakırsan, takılıp düşmezsin denilebilir.
İletişiminizde açık ve anlaşılır olun. Çocuğu yönlendirici ifadeleriniz olumlu olsa bile açık değilse işe yaramaz. Örneğin; terbiyeli davran olumlu bir ifadedir fakat kastettiği şey, sevmediğim şeyleri yapma demektir. Bazen siz kendiniz bile kararsız iken çocuk neyi sevip neyi sevmediğinizi nereden bilecek?
Detaylı açıklama yapın. Yapmasını istediğiniz bir davranışın nedeni için çocuğa çünkü ben öyle istiyorum derseniz, çocuk bu açıklamadan hiç birşey öğrenmeyecektir. Oysa makası yerine koymalısın, eğer koymazsan sivri olduğu için batabilir açıklaması o yaşlardaki çocuklara nasıl davranması gerektiğini anlatan bir açıklamadır.
Hayır demeden önce düşünün. Bir davranışa gerçekten engel olmak ya da bir hareketi yasaklamak istediğinizde bir kez daha düşünerek bu sözcüğü kullanın ve hayır dedikten sonra geri dönmeyin. Çünkü bu sözcük çocuk ile aranızda en fazla çatışma çıkaran sözcüktür.
Sadece çocuğun güvenliği ile ilgili konularda katı olmakta yarar vardır.
Beklentileriniz çocuğa uygun olsun ve ona güvenin. Çocuktan yapabileceğinden daha fazlasını beklemeyin ve yapabilecekleri için de ona güvenin. Örneğin kendi kendine bakabileceğinden eminseniz bir arkadaşının evine gitmesine izin verin. Değil ise göndermeyin. Gönderirken yapacağınız uyarılarla onun işini zorlaştırmayın.
Tutarlı olun: Aile içi yaşamı düzenleyici temel kurallar getirin ve bunlara tüm ev halkı olarak uyun. Kararlı olduğunuz davranışlar için de kesin kurallar koyabilirsiniz, ancak çocuk, koşullar değiştiğinde kuralı esnetmenizi bekleyebilir ve bunu, duruma özgü değişiklik olarak değerlendirebilir. Örneğin, sizlerle yatması yasaklanmışsa bu, örneğin babaannesi geldiğinde onunla da yatamayacağı anlamına gelmemelidir.
Hatalı olduğunuzda hatanızı kabul edin: Siz de çocuğa model olduğunuz için hatanız olduğunda özür dilemeniz, ona da hatalı olduğunda özür dilemeyi öğretecektir. Çocuk, herkesin hata yapabileceğini anlarsa ne siz, ne kendisi ne de arkadaşları için yüksek standartlar geliştirmeyecek ve her hangi bir hatanızda hayal kırıklığı yaşamayacaktır.
Yukarıda önerilen davranışların asıl amacı, çocuğun davranışını kontrol etme ve davranışları için sorumluluk almasını sağlamaktır. Eğer çocuğunuz sizin koyduğunuz sınırlamalara uymamakta direnir, başkalarına zarar veren saldırgan davranışlar gösterirse tüm bu davranışlarının sonuçlarına da katlanmayı öğrenmelidir.
Bunun için çocuk cezalandırılabilir ancak ceza, çocuğa gerçekten bir şey öğretmelidir.
Cezalandırmayla ilgili olarak aşağıdakiler önerilmektedir:
Cezayı davranışının hemen üstüne verin. Eğer aradan zaman geçerse çocuk, hangi davranışının cezalandırıldığını hatırlamayacaktır.
Fiziksel ceza vermeyin. Dayağın kendisi bir saldırganlık gösterisidir ve üstelik dayak yiyen çocuklar niçin dövüldüklerini hatırlamamaktadırlar. Dayak, çocuk ile olan işbirliğinizi elinizden almaktadır.
Sizin davranışını onaylamadığınızı belirten bir hareket veya ifade en iyi cezadır.
Ceza olarak bir şeyi yasaklıyorsanız, bunu bağırarak değil, yavaşça ve kibar bir dille söyleyin.
Çocuğa verilecek en iyi cezalardan biri, çocuğa çok kısa bir süre için aile içi etkileşimden ya da yaptığı etkinlikten men etmektir. Bu cezada çocuk, bağırıp çağırmadan uyarıcısız bir ortama (kendi odası veya evin belirli bir köşesi) gönderilir ve kaç yaşında ise o kadar dakika bekletilir. Çocuktan bu sırada, yaptıkları hakkında düşünmesi istenir.
Okul öncesi dönemdeki çocukların önemli bir özelliği de çok hareketli ve saldırgan olmalarıdır. Bununla birlikte çocuklardaki saldırganlığın bir ölçüde ana babanın çocuk yetiştirme tutumlarıyla da ilgili olduğu bulunmuştur. Örneğin; her zaman izin verici davranan, çocuğu serbest bırakan fakat her zaman da cezalandıran annelerin çocukları en saldırgan çocuklar olurlar. Genellikle izin verici davranıp çok az cezalandırıcı olan anneler ile genellikle izin verici olmayan ve cezalandırıcı olan annelerin çocuklarında orta düzeyde bir saldırganlık, daha az izin verici ve daha az cezalandırıcı olan annelerin çocuklarında ise en az düzeyde saldırganlık davranış gözlenmektedir.
Ana babanın çocuk üzerinde hem sağduyulu bir denetimi hem de özerkliği cesaretlendiren tavırları birlikte yer aldığında, bu koşullarda yetişen çocuklar meraklı, aktif, girişken, uyumlu ve diğerlerine göre daha az olumsuz davranış gösteren çocuklardır. Eğer özerkliğin desteklenmediği bir ortamda çocukların davranışı üzerinde yüksek bir kontrol var ise bunun da çocukta merakın, girişkenliğin, orijinalliğin ve hayalin olmamasıyla ilişkili olduğu bulunmuştur.
Ana babaların çocuğa, onu olduğu gibi kabul ederek, anlayarak, sevgi göstererek ve destekleyerek yaklaştıkları, daha fazla açıklamada bulundukları koşullarda da çocuklar, kuralları ve düzenlemeleri daha kolay içselleştirmekte ve kendilerini kontrol etmeyi daha kolay başarmaktadırlar. Ayrıca böyle bir tutum ebeveyn ile çocuğu yakınlaştırmakta, etkileşimi artırmakta ve böylece çocuktaki kaygıyı azaltmaktadır.
Ebeveyn ile çocuk ilişkisi daha az korkulu ve daha az güç yönelimli bir ilişki haline gelmektedir. Bu koşullarda çocukların özsaygıları yüksektir ve olumlu davranışlar daha fazladır.