İnsanlar çeşitli olağan duygular yaşar. Duygular, iyi veya kötü, doğru veya yanlış olarak değerlendirilemez fakat yaşanma biçimi ve dışarıya vurma biçimleri farklıdır.
Küçük yaşlarda anne ve babayla kurulamayan iyi ilişki, yetişkinlik döneminde otorite figürleri karşısında zorlanma, özel ilişkilere bağlanma ya da bağlanmama durumu oluşturabilir.
Anne ve babası ile sevgi dolu bir ilişki yaşayamayan bir kız çocuğu hayatındaki erkeklerle iletişimde zorlanabilir. Üstelik bunun nedenini hiçbir zaman anlayamaz.
Çok güvenli ortamda yetişmiş bir çocuk, yaşamı boyunca sürekli hayal kırıklıkları yaşadığında güvenini kaybetmeye de başlayabilir. Tam tersi küçük yaşlarda bağlanma açısından şanssız sayılabilecek bir çocuk, daha sonraki dönemlerde olumlu deneyimler yaşayıp sağlıklı ilişki modelleri sergileyebilir.
Bağlanma sorunu yaşayan kişiler duygulara önem vermezler, güçlü ve ayakları yere sağlam basan bir görünüm çizmeye çalışırlar. İlişkilerinde olumsuz yaşantılara odaklanırlar, eşlerini önemsemez, inkar ederler. İlişki kendi kontrollerinde olsun isterler.
Stres altındayken yalnız kalmayı tercih ederler. Eşleri stres altındayken de destek vermemeyi seçerler. Eşleriyle sosyal ilişkileri, kısa süreli ve yüzeyseldir.
Bu nedenlerden ötürü bağlanma korkusuna sahip kişilerin çocukluğuna ve aile ilişkilerine inilmesi gerekiyor.