19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı Özellikleri İle İlgili Yazı
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın, resmi bir bayram olarak kabul edilme süreci diğer bayramların kabul edilme süreçlerinden daha farklı olmuş, bu günün ulusal düzeyde kutlanan bir bayram olarak kabul edilmesinde, başta doğrudan milletin kendisi olmak üzere birçok farklı unsur rol oynamıştır. Bunlardan ilki ve belki de en önemlisi, 19 Mayıs gününün, Atatürk’ün Samsun’a çıkıp, Milli Mücadeleyi buradan başlatmasının onuruna, bugünün unutulmaması için Samsun halkı tarafından “Gazi Günü” olarak 1926 yılından itibaren mahalli bir gün olarak kutlanmış olmasıdır. Samsunlular her yıl belirli bir program çerçevesinde bu günü kutlamış ve uzun yıllar bu günün resmi bir bayram olarak kabul edilmesi için çalışmışlardır.
Tüm Türkiye’de ilk kez 1935 yılında kutlanan 19 Mayıs kutlamaları ile ilgili olarak basında haberler verilirken, Samsun’daki kutlama haberlerine, başkent Ankara’dan daha fazla yer ayrılması, Samsun’un bu konudaki öncü rolünün bir yansıması olarak kabul edilebilir.
Bu konuda ki bir başka etken ise Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs gününün Atatürk günü olarak kabul edilmesi amacıyla Güneş Kulübünün yaptığı teklif olmuştur. Bu teklif, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı merkezince karar altına alınmış ve 1935 yılındaki kutlamalar tüm Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Türk Spor Kurumu’nun bu konudaki önerisinin de 19 Mayıs’ın ulusal düzeye taşınma sürecine büyük bir katkı sağladığı söylenebilir.
19 Mayıs günü, 20 Haziran 1938 tarihinde “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki 2739 Sayılı Kanuna Ek Kanun” olarak, “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmiştir. 1981 yılına gelindiğinde ise çıkarılan 2429 sayılı kanun ile bayramın ismi 19 Mayıs “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” olmuştur. Yine 1 Ekim 1981 günü yayımlanan resmi gazetede de başkentte ve diğer yerlerde bayramın nasıl kutlanacağına dair program yayımlanırken bu kutlamaların Gençlik ve Spor Bakanlığınca organize edileceği açıklanmıştır.
19 Mayıs Atatürk için de önemli bir tarih olmuştur. Birçok olayın yanı sıra, Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci içinde kendisinin oynadığı rolü de anlattığı Nutuk adlı eserine başlangıç tarihi olarak 19 Mayıs tarihini vermiş, ayrıca bu tarihin kendisinin doğum günü olarak belirlenmesine de itiraz etmemiştir.
1935 yılındaki kutlamalar sırasında genellikle Atatürk Günü olarak isimlendirilen bu gün tüm Türkiye’de kutlanmış, 19 Mayıs’ın önemi hakkında halkevlerinde söylevler verilmiş, temsiller oynanmıştır.
Ancak basında daha çok İstanbul’da yapılan törenlerle ilgili olarak haberlere yer verilmiştir. Buna göre, törenden iki gün önce Güneş Kulübü’nde toplanan diğer kulüp üyeleri tören programı üzerinde görüşmüşlerdir. Tören günü ise tüm katılımcılar yine Güneş Kulübü’nde toplanmışlar, buradan Cumhuriyet Anıtı’na yürümüşlerdir. Anıtın bulunduğu Taksim Meydanı ise halk tarafından doldurulmuştur. Halkın da katılımıyla, kulüp temsilcileri anıta çelenk koyduktan sonra kafile tekrar Güneş Kulübü’ne dönmüş ve böylelikle programın ilk bölümü sona ermiştir.
Programın öğleden sonraki bölümü ise Fenerbahçe Stadı’nda yapılmıştır. Basında yer alan bilgi ve fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla stat tamamen dolu olduğu gibi, kadın izleyicilerin katılımındaki çokluk da dikkat çekicidir.
Halk tarafından oldukça fazla rağbet gördüğü anlaşılan bu güne, spor kulüpleri bütün spor dalları ile birlikte katılmışlar ve sahada ilk olarak bir geçit resmi yapmışlardır. Ardından Fenerbahçe Asbaşkanı Hayri Celâl kısa bir konuşma yapmış, sporcuların Atatürk’e karşı büyük bir saygı duyup, sevgi beslediklerini belirtmiştir. Daha sonra Güneş Kulübü Başkanı Cevat Abbas Gürer oldukça uzun denebilecek bir konuşma yapmıştır. Gürer konuşmasına Osmanlı padişahlarını eleştirerek başlamış ve onların her yönden millete kötü bir miras bıraktıklarını söylemiştir. Özellikle yurdun işgal edildiği dönemin koşullarına değinen Gürer, ülkeyi kötü durumlardan kurtaranın Atatürk olduğunu ve bu işin başlangıç noktasının da 19 Mayıs günü olduğunu belirtmiştir.
19 Mayıs 1938 kutlamalarını diğerlerinden özellikle de 1937 kutlamalarından ayıran tek fark Atatürk’ün bu kutlamalara katılmış olmasıdır. Bunun dışında gazeteler de yer alan haberlerden, tören hazırlıklarına ve törenlerde yapılan faaliyetlere kadar her şey 1937’nin bir tekrarı niteliğinde olmuştur.