Alüminyum İnsana Zararları İnsan Sağlığına Etkileri ve Alzheimer İlişkisi

Alüminyum İnsana Zararları İnsan Sağlığına Etkileri ve Alzheimer İlişkisi

Alüminyum yüksek derişimlerine ya da düşük dozlarına uzun süreli maruz kalındığında sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Bu yüzden vücuda fazla alüminyum alınması sakıncalıdır.

Yaşamın her safhasında ve birçok alanda karşılaşabileceğimiz alüminyumun insan vücuduna etkisi; gastrointestinal, hematolojik, iskelet sistemine ve sinir sistemine etkiler şeklinde sıralanabilir.

Alüminyumun bugüne kadar saptanan en önemli etkisi sinir sistemi üzerinedir. Alüminyumun güçlü bir nörotoksik madde olduğunu gösteren ilk çalışmalar deneyseldir.

1965 yılında yapılan tavşan deneyleri, alüminyum ile Alzheimer demansı arasında ilişki olabileceğini düşündürmüştür. 1973 yılında ise Alzheimer demansı hastalarının beyinlerinde alüminyum miktarının artmış olduğu gösterilmiştir. İlerleyen yıllarda beynin alüminyum kaynaklı hasara yatkın olduğu ve alüminyum katkı maddeli besinler ile yüksek düzeyde alüminyum olan suların tüketilmesinin Alzheimer demansı gelişiminde etkili olabileceği gösterilmiştir.

Araştırmacılar yerli Guamania’ların yüzde 10’unun, Mariana Adalarındaki yerlilerin ise yüzde 15’inin beyin rahatsızlıklarından ölmekte olduğunu görmüşlerdir. Bunun nedenini içme suyunda ve dolayısıyla da yemeklerde bulunan yüksek konsantrasyondaki alüminyum olarak ifade etmişlerdir.

Alüminyumun fazlalığının doku bozulmasına ve Alzheimer’a etki ettiği düşünülmektedir.

Alzheimer hastalığı ve benzer nörolojik sorunlar ile içilen sudaki alüminyum miktarı arasında ilginç bir paralellik vardır. Yapılan araştırmalar son 10 yılda coğrafik olarak sudaki alüminyum oranı ile Alzheimer görülme sıklığı arasında ilişki olduğunu göstermiştir. Alüminyum konsantrasyonunun yüksek olduğu yerlerde Alzheimer hastalığına yakalanma riski yüzde 50 artmaktadır. Sudaki çok az derişim bile etki göstermektedir.

Alüminyum insan vücuduna nasıl girer? Alüminyumun vücuda girişi oral, parenteral (solunum, deri vb.) yollarla olur:
mutfak kapları
içme suyu
deodorant
gıda katkı maddeleri
aşı adjuvanları
ilaçlar
alüminyum tozu solunması gibi farklı şekillerde olmaktadır. Alüminyum, temas ettiği besinlere de geçebilir. Bu özellik besinin nötr, alkali veya asit oluşuna göre değişir.

Alüminyumu yüksek miktarda içeren besinler; işlenmiş peynirler, tahıl ürünleri ve tahıllardan yapılan tatlılardır. Bitkisel besinlerden çay da, yüksek asitli topraklarda yetişmekte ve alüminyum içermektedir. Bebekler için en büyük alüminyum kaynağı ise soya içeren mamalardır. Su, alüminyumu en fazla taşıma potansiyeline sahip etkendir.

Alüminyumun büyük bir kısmı kemik ve akciğer olmak üzere çeşitli dokularda depolanır, fazlası da böbrek yolu ile dışarı atılır. Vücuttaki alüminyum fazlası oksidatif strese neden olur.

Alüminyumun beyin hücrelerinde birikimi Alzheimer, Parkinson, Lou Gehrig’s hastalığı gibi nöronal hastalıklara; uzun süreli alüminyum içeren antiasit kullanımı ise kemiklerde birikerek kemik yumuşamasına, adinamik kemik hastalığına; hemoglobin sentezini inhibe ederek anemiye neden olmaktadır. Ayrıca deneysel olarak sıçan testisinde germinatif hasar ve böbrekte özellikle tübüler sisteme yaptığı dejeneratif hasar gibi belirgin histolojik sorunlar oluşturduğu da ortaya konmuştur.

Alüminyum; inşaat, ulaştırma, elektrik ve elektronik, makine ve ekipman sektörlerinde; metal sanayiinde, kimya ve gıda sanayiinde; dayanıklı tüketim aletlerinde; muhtelif ev eşyaları ve mutfak eşyalarında; mobilya, dekorasyon ürünleri, takım ve el aletleri, levha yapımında kullanılmaktadır.

Rubin (kırmızı yakut), safir (gök yakut), doğu amatist ve amarald (yeşil zümrüt) gibi kıymetli taşlar, alüminyum oksitten saflaştırma yöntemi ile elde edilirler.

Tıpta ise alüminyum tuzları tedavi amacı ile kullanılmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir