Çin Neden Doğu Türkistan’a Gitmek İsteyen Türk Akademisyenleri Kovdu

Çin Neden Doğu Türkistan’a Gitmek İsteyen Türk Akademisyenleri Kovdu

Çin Neden Doğu Türkistan’a Gitmek İsteyen Türk Akademisyenleri Kovdu

Çinliler suçluluk duygusuyla hareket ederek, Doğu Türkistan’a gitmek isteyen Bürokrat ve Akademisyenleri anında sınır dışı etti.

Çin işgal ettiği Doğu Türkistan topraklarında yaşayan Türkleri terör örgütü üyesi olarak gösterip ortadan kaldırıyor. Buraya araştırma yapmaya gidenleri ise anında sınır dışı ediyor.

Doğu Türkistan’ın, Çin tarafından işgale uğramasının ve Uygur Türklerinin soykırıma uğramasının nedeni bölgede bulunan Petrol, uranyum, altın, doğalgaz gibi stratejik kaynak zenginliğidir. Çin bu zenginlikleri buradan sömürüyor.

Doğu Türkistan’da Türklere karşı uygulanan kötü muamelelerin ortaya çıkmasından endişelenen Çin yönetimi, Turistik amaçla Doğu Türkistan’a giderek araştırma yapacak olan Türkleri Urumçi Havalimanında Çin polisi tarafından, taciz edici kontrol ve aramalar uygulayıp 8-10 saat bekletip sınır dışı etti. Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan, Doğu Türkistan’a, çoğunluğu devletin üst düzey görevlerinde bulunmuş bürokrat ve öğretim üyesi akademisyenlerden oluşan Türk kafilesi, 21 Mayıs 2016 ile 01 Haziran 2016 tarihleri arasında planlanan bir seyahate katılmak için gitti.

Bu kişiler;
Kadir Tosun (Em. Genel Müd. Yar)
Melahat Tosun (Em. Şube Müd.)
Salih Küçükkaya, (Daire Başk.)
Nural Küçükkaya, (Hsth.Md.)
Ahmet Yılmaz (Em. Bürokrat)
Fatma Nadide Yılmaz (Em. Öğretmen)
Harun Güngör (Prof. Dr.)
Nuran Güngör (Em. Öğretmen)
Mustafa Gediz (Em. Öğretmen)
Ahmet Kösen (Şube Müd.)
M. Mahir Durakoğlu (Savcı)
Osman Oktay (Bürokrat)
Özcan Civan (Em. Genel Müd. Yard.)
Ahmet Muhtaroğlu (Em. Genel Müdür)
Ramazan Demir (Prof. Dr. Em.)
Mehmet Aydın (Tur Rehberi)

Yasal olarak hiçbir sorun olmamasına rağmen ülkeye girişlerine izin verilmeyen Türk kafilesi rehberi Mehmet Aydın, misafirlerin tamamının yeşil pasaportu olduğunu kendisinin kırmızı pasaport ve vizeye sahip olduğunu buna rağmen, Pasaportların toplanarak Çin’de boş yere bekletildiklerini, beklerken tuvalete bile bir Çinli asker eşliğinde gidilebildiğini ve tuvalete girince bile yanında bir asker beklediğini, her adım attıklarında yanlarında bir çinli askerin bekletildiğini belirtmişti.

Kadir Tosun, “12 günlük bir gezi planladık biletimizi, her şeyimizi aldık. Tam oraya vardığımız zaman anlaşılamaz nedenlerle Çin polisi bizi orada engelledi. Bize hakaret etti. Bana yapılan bu hakaret Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılmış bir hakarettir. Bunu asla kabul etmiyorum ve Çin hükümetini nefretle ve şiddetle kınıyorum” dedi.

Akdeniz Üniversitesi’nden emekli akademisyen Prof. Dr. Ramazan Demir ise “Özellikle Türki Cumhuriyetlerdeki kültürü incelemeye yönelik çalışmalarım var. Bununla ilgili kitaplarım var. Doğu Türkistan’a gitmemin tek sebebi oradaki Türk kültürünü, sosyolojik yapıyı ve atadan kalan kültür değerlerini derleyip kitap haline getirmekti. Böyle bir gezi olduğu için de katıldım. Hiçbir şekilde art niyetle, ya da Çin hükümeti aleyhinde bir ifade kullanarak herhangi bir amaç, asla böyle bir şey aklımızdan geçmez. Uygur bölgesinde bize uygulanan muamele hiçbir şekilde kabul edilebilir değil. Çünkü iki devlet arasında sözleşmeli yasal olarak yeşil pasaportlara muafiyet getirilmiş. Biz buna güvenerek gittik. Bay ve bayan ayırt etmeksizin, mutlaka refakatimizde bir askerin, ya da sivil polisin lavaboya gelmesi, başımızda sanki ilgisizmiş gibi oyalanması, çıkınca ardımızda ya da yanımızda olması, bir maddi baskıydı ve özgürlüğümüzü kısıtlamaydı. Bizler beklerken en az 2-3 uçak yolcusu gelip geçti polisten. Polis karakolu niteliğinde bölümde farklı amaçla kullanılan odalar vardı. Bunlardan biri, koltuklu, halı döşeli, duvarlarda tabloların asılı olduğu, polis bürosundaki ince işkence bekleme odası idi. Uygur Türklerine uygulanan baskının boyutunu öğrendikçe, o ana kadar uygulanan mobbing merkezli davranışları gördükten sonra pasaportlarımızı almadan ve buradan dışarı çıkmadan hiç bir şey garanti değildi. Hayatımız tehlike altındaydı. Altmış yaşı geçkin on beş insanın çoğu yanında torbayla ilaç taşıyordu. Bu kadar strese dayanmak kolay değildi. Her an her şey olabilirdi. Sinirlerimize egemen olamayıp polisle tartışıp çatışabilirdi. Tüm bunların sonunda kayıp vermek veya nezarete atılmak ihtimal dışı değildi. Direndikçe sabrımız da direncimiz de tükenmeye başlıyordu. En ufak bir şüphede telefonlar ve fotoğraf makinelerine müdahale ediliyor. Telefonla fotoğraf çekildiği şüphesine kapıldığında, telefonu polis alıp çekilen resimleri silebiliyordu.” dedi.

Çin polis şefi akademisyenlere şunları söyledi: “Sizi içeri alamayız. Hiçbir sebep göstermeye mecbur değiliz. Derhal burayı terk edeceksiniz. İlk uçak Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e, o uçaktan biletlerinizi alın ve gidin. Şayet gitmezseniz sizi bir otele kapatırız ve dışarı çıkamazsınız, kimseyle konuşamaz ve görüşemezsiniz, başınızda güvenlik olacak, daha çok sıkıntıya düşersiniz, 4 gün sonraki İstanbul uçağını beklersiniz. Bu ilk tercihiniz olacak. İkinci tercih Kazakistan’ın başkenti Almatı’ya akşam uçak var oraya gideceksiniz. Boşu boşuna telefon edip zaman kaybetmeyin. Sizi içeri alamayız. Mutlaka geri gideceksiniz”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir