Türkiye Depresyon İstatistikleri 2017

Türkiye Depresyon İstatistikleri 2017

Depresyon; bireyin yoğun üzüntü hissetmesine, faaliyetlere olan ilgisinin kaybolmasına, genellikle aşırı suçluluk ya da değersizlik hislerinin eşlik ettiği bir duygudurum bozukluğudur.

Olumsuz yaşam olaylarına maruz kalan, düşük sosyal destek algılayan, yeni girdikleri ortama, durum değişikliklerine uyumda sıkıntı yaşayan, başlarına gelen olayların akışı üzerinde hiçbir kontrol gücünün olmadığını düşünen bireyler depresyon için yüksek risk taşıyabilirler.

Eğer aşağıdaki durumlardan en az 5 tanesi en az 2 haftadır yaşanıyorsa ve bu durumlar aile, okul, iş ve/veya arkadaşlık ilişkilerini olumsuz yönde etkiliyorsa depresyondan bahsedilebilir:

Hemen hemen her gün mutsuzluk, çökkünlük, karamsarlık, kederlilik ve gerginlik hali ve ağlamaklı hissetme

Hayattan zevk alamama

Hemen hemen tüm etkinliklere olan ilgide belirgin azalma

Uyku sıkıntısı (uykusuzluk veya aşırı uyku) çekme

Kilo vermeye çalışmazken aşırı kilo verme veya kilo alma

Yeme isteğinde aşırı artma veya azalma

Sürekli olarak kendini güçsüz (enerjisiz) hissetme

Değersizlik hissi ve/veya aşırı suçluluk duyguları

Düşünmekte, bir şeye odaklanmakta güçlük çekme

Cinsel isteksizlik

Adet düzensizliği

Yapacağınız işleri sık sık erteleme hali

Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları ve/veya denemeleri

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporuna göre Türkiye’de nüfusun yüzde 4,4’ü depresyonda.

Türkiye’de 2015 yılında yaklaşık 3 milyon 260 bin kişinin depresyon rahatsızlığı çektiği belirtildi. Avrupa’nın en fazla ihracat yapan ülkesi Almanya’da ise nüfusun yüzde 5,2’sinin yani 4 milyon 100 bin civarında kişinin depresyon geçirdiği belirtiliyor.

2015 yılında dünya çapında depresyon vakalarının sayısının 322 milyona yükseldi. Bu sayı, dünya nüfusunun yüzde 4,4’üne denk geliyor.

Depresyon toplumda çok yaygın bir hastalık olmasına rağmen en az ciddiye alınan hastalıklar arasında. Dünya Sağlık Örgütü, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’nde bu konuda bir kampanya başlatmayı planlıyor.

Özellikle gençler, önceki kuşaklara kıyasla daha büyük baskı altında, doğum öncesi ve sonrası dönemde kadınlar ve yaşlılar arasında görülen depresyonla mücadele edilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir