Basın Özgürlüğü Nedir Sınırları Nelerdir

Basın Özgürlüğü Nedir Sınırları Nelerdir

Basın Özgürlüğü Nedir?
Basın özgürlüğü, kısaca, düşüncelerin basılmış eserler yoluyla açıklanması özgürlüğüdür.

Birçok devletin yasalarında ve uluslararası belgelerde yer alan basının özgür olma hakkının da bir sınırı vardır.

Basın özgürlüğünün sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27. madde hükümleri uygulanacaktır. Anayasanın 26/2 hükmüne göre; düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının itibar veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” şeklinde belirtiliyor.

Basın özgürlüğünün sınırları 5 başlıkta toplanır. Bunlar;
Şeref ve haysiyetin korunması
Özel hayatın korunması
Devletin ve toplumun korunması
Ahlakın korunması
Yargıyı etkileme, şiddet ve nefret söylemleri şeklinde sıralanabilir.

Basın özgürlüğüne ilişkin bu sınırlamalar, uluslararası belgeler ve mevzuatta özel bir yer bulmuşlardır. Bu sınırlamalar çok önemlidir, uluslararası ve ulusal birçok yüksek mahkemenin içtihatlarına özellikle konu olmuştur.

Basın yoluyla kişilik hakları özellikle manevi yönden ihlal edilmektedir. Basın yoluyla şeref ve haysiyetin ihlali ise cezai ve hukuki bir takım yaptırımlarla korunmaktadır ve bu noktada basın özgürlüğünün çok önemli bir sınırını oluşturmaktadır.

Kişilerin özel hayatı, şeref ve haysiyet gibi kişilik haklarının bir türüdür ve basın özgürlüğü açısından özel bir önem arzetmektedir. Özel hayatın gizliliğini ihlal eden kimse cezalandırılacaktır ve bu fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiştir.

Genel olarak kişinin özel yaşam alanını ortak yaşam alanı, dar anlamda özel yaşam alanı ve sır alanı olarak üçe ayrılabilir.

Kamuya mal olmuş her insanın her türlü özel hayatının gözler önüne serilmesi hukuka uygun kabul edilmeyecektir.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Danışma Meclisi de 1998 tarihli bir kararında, kamusal figürler hakkında kişilerin herşeyi bilmeye hakkı olduğu vesilesiyle basının insanların mahremiyetine müdahale ettiğini vurgulamaktadır. Avrupa Meclisi bu anlamda belli ilkelere göre ülkelere düzenlemeler yapılmasını tavsiye etti.

Özel yaşama müdahale edilmeme ve basın özgürlüğünün dengelenmesi açısından önemli ilkeler şunlar;

• Mahremiyet ihlali sonucunda dava açma hakkı güvenceye alınmalıdır.
• Basın, hakaret için olduğu kadar mahremiyete saldırılardan da sorumlu tutulmalıdır.
• Basın, yanlış olduğu kanıtlanan haberlerin yayınının ardından düzeltilmesinde aynı şekilde yayımlanması zorunluluğuna tabi olmalıdır.
• Sistematik olarak insanların mahremiyetlerine saldıran yayın grupları için ekonomik cezalar öngörülmelidir.
• Basın, kendi yayıncılık rehber kurallarını üretmesi ve bireylerin mahremiyetlerine saldırıldığı şikayetlerini taşıyabileceği ve bir düzeltme yayımlanmasını talep edebileceği bir kurum kurması için teşvik edilmelidir.

Kişinin özel yaşam alanından bir diğeri, sır alanı, kişinin kendisi veya çok güvendiği kişiler dışında kimsenin bilmesini istemediği şeyleri içeren yaşam alanı olarak tanımlanabilir. Bu alana müdahale, haklı bir sebep bulunmadığı müddetçe hukuka aykırı kabul edilecektir. Kamuya mal olmuş kişilerin sır alanlarına müdahale haklı bir sebep olmadığı müddetçe hukuka aykırı olduğu kabul edilmektedir.

AİHM bir kararında; yargı kararıyla telefonları dinlenen bir politikacının telefon görüşmelerinin basın tarafından açıklanmasını, devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle özel hayata müdahale olarak kabul etmiştir. Mahkeme bu kararında, kamuoyunun devamlı olarak dikkatini çeken politikacının eşi, avukatı ve arkadaşlarıyla yaptığı çok özel konuşmalarının (yani sır alanı) basın yoluyla yayımlanmasını, devletin özel hayatın korunması konusunda üzerine düşen pozitif yükümlülükleri yerine getirmemesi olarak değerlendirmiştir.

Basın özgürlüğünün genel anlamda sınırlandırılma nedenlerinden birisi de devletin ve toplumun korunmasıdır. Basın özgürlüğünden yararlanarak yayımlanan haber veya düşünce, devlete veya topluma hukuka aykırı olarak zarar veriyorsa, basın özgürlüğünün sınırlanması gerekecektir. Nitekim basın özgürlüğünün karşısında devletin ve toplumun korunması çoğu ülkede, özelikle ceza kanunlarındaki düzenlemelerle sağlanmaktadır.

Yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi basın özgürlüğünün bir sınırı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizde, özellikle soruşturma evresinde, basında, soruşturmanın ve devamında yargılamanın akıbetini olumsuz yönde etkileyebilecek haberler yapılabilmekte, hukuka uygun olmadan elde edilen belgeler basın özgürlüğü adı altında yayımlanmaktadır.

Yargı temelsiz saldırılara karşı korunmalıdır. Bu unsur özellikle, yargıçların beyanat vermeme yükümlülükleri nedeniyle saldırılara cevap vermesinin olanaksız olması sebebiyle daha büyük önem taşır.

Basın Kanunun 19. maddesinin ilgili fıkrasına göre, görülmekte olan bir davanın kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hakim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlamak basın özgürlüğünün bir sınırı olarak öngörülmüştür.

Yargıyı Etkileme Suçu ve Türk Ceza Kanununun 285 ve 288. maddesinde, Soruşturmanın ve Kapalı Duruşmanın Gizliliğini İhlal Suçu ve Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu bulunmaktadır.

Türk Ceza Kanununun 285. maddesinde ise soruşturmanın ve kapalı duruşmanın gizliliğinin alenen ihlal edilmesi suç olarak öngörülmüştür. Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hali ise cezanın artırılması nedeni olarak düzenlenmiştir. Kanunun 288. maddesinde ise, soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla yapılan alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunulması suç olarak
öngörülmüştür.

Hem Anayasa hem ilgili kanunlar basın özgürlüğünün sınırlanması yönünde mahkemelere geniş takdir yetkisi vermektedir. Ancak günümüzde bu hükümler tam anlamıyla uygulanmamaktadır.

Anayasamız basın özgürlüğüne ilişkin çeşitli hükümlerinde genel ahlak kavramını kullanmış ve genel ahlaka aykırı yayın yapan basın araçlarının toplatılabileceğini ve basın organlarının da kapatılabileceğini düzenlemiştir.

Basın özgürlüğünü ve bu özgürlükten yararlanma hakkını;
• Haberde gerçeklik,
• Kamu yararı ve toplumsal ilgi,
• Güncellik,
• Konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile sınırlı görmektedir. Haber verme, eleştiri, yorum ve uyarı, ancak bu sınırlar içinde kaldığı sürece kişisel değerleri zedelese dahi hukuka uygundur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir